Vizyon meselesi

Dünyada ve Türkiye'de yükselen bir popülist dalga var. İlk duyduklarında insanların genelinin hoşuna gidecek ancak orta ve uzun vadede kamunun yararına olmayacak fikirler popülist dalga sayesinde kendine takipçi bulabiliyor. Mesela muhalefet sık sık Türkiye'deki altyapı yatırımlarını eleştiriyor. Değil bugüne ülkemizin yarınlarına fayda sağlayacak, bizden sonraki kuşakların bizi hayırla anmasına vesile olacak hizmetler popülist dalgaya kurban gidiyor. Şu köprü yapılacağına şu kadar öğrenci yurdu yapılırdı, şu barajın inşasına harcanan para ile bu kadar derslik inşa edilirdi gibi sözler maalesef kendine alıcı bulabiliyor. Gündelik yaşayan, bugün cebine giren paraya bakan insanlara aslında köprünün, otoyolun, barajın ne kadar faydalı olduğunu; ileride ne kadar büyük avantajlar sağlayacağını anlatmak her zaman mümkün olmuyor. İşte itibar ve tasarruf meselesi de böyle. Cumhurbaşkanlığı Beştepe Külliyesi'nin yapım masrafları veya Cumhurbaşkanı'nın yurt dışı gezilerindeki heyetlerin masrafı israf eleştirilerine muhatap oluyor. Türkiye gibi büyük bir devletin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi gibi büyük bir yönetim merkezine ihtiyacı olduğunu, Külliye ve diğer faktörler sayesinde Türkiye'nin dışa dönük imajındaki yükselmenin maddi ve manevi olumlu dönüşlerini veya bütçesi nedeni ile eleştirilen yurtdışı gezilerde imzalanan ekonomik anlaşmalarla ülkenin kazancının günden güne arttığını anlatmak her zaman fayda vermiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konu ne zaman açılsa kendinden emin, net ve şeffaf tavrı ile itibardan tasarruf olmayacağını söylüyor. New York'da Birleşmiş Milletler yerleşkesinin hemen karşı kaldırımında yer alan Türkevi de zamanında bütçesi nedeni ile eleştirildi. "Erdoğan New York'da kendine saray inşa etti" lafını eden aklı evveller bile oldu. Ancak Birleşmiş Milletler Zirvesi nedeni ile New York'a giden Cumhurbaşkanı'nın