Muhalefetin ABD tipi demokrasisi

GENELDE beni yanıltmayan bir ölçüm var. Muhakkak istisnaları vardır ancak isabet yüzdesi oldukça yüksek. İnsanlar ya da kurumlar genelde kendilerinde olmayan şeylerin çok fazla vurgusunu yapmak ihtiyacı hissediyor. En büyük ahlaksızlar kendisi hariç herkese ahlaksızlık suçlaması yapanlardan çıkıyor. En çok ehliyet ve liyakat eleştirisi yapan kişiye bir bakıyorsun, boğazına kadar adam kayırmacılığa, ideolojik kadrolaşmaya batmış. Nitelik de nitelik diye hop oturup hop kalkanlar en niteliksiz işleri yapıyor. Demokrasi de maalesef bu şekilde en çok sömürülen kavramlardan bir tanesi. Herkesin ağzında bir demokrasi lafı gidiyor. Ama lafı çok kullananların yapıp ettiklerine bakıyorsun, demokrasi denilen düşünce ve davranış biçiminin en temel ilkeleriyle büyük bir tezat içerisinde. Muhalefet, mesela, demokrasiyi dilinden düşürmüyor. İktidarı demokratik standartlardan ayrılmakla itham ediyor. İktidarın tek adam rejimi kurduğu iftirasını atıyor. Seçimi kazanırsa ülkeye demokrasi getireceğini vaad ediyor. Peki kendisinin bu konudaki karnesi nasıl Hiç parlak değil. İzah edeyim; aylardır faaliyette olan 6'lı masa diye bir mekanizma var. İddalarına göre bu masa ülkeye umut olmuş. Ülkeyi tek adam rejiminden kurtarmak için bir araya gelmişler. Eğer seçimi kazanırlarsa ülke bir anda demokratik bir yer olacakmış. Tüm bu işleri yapmak için bir cumhurbaşkanı adayı belirleyecekler. Her geçen gün yeni bir dedikodu çıkıyor. Bir gün Kılıçdaroğlu, öbür gün İmamoğlu... Akşener, Yavaş'ı destekliyormuş ama Yavaş olmazsa İmamoğlu da olurmuş. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş'ın aday olmasını kesinlikle kabul etmiyormuş. Akşener de Kılıçdaroğlu'nu istemiyormuş. Kendisi