Lazım fakat tehir edilmesi gereken bir tartışma

Muhafazakâr toplum kesimleri canlı ve dinamik; devamlı konuşuyor, tartışıyor ve eleştiriyor. Siz bakmayın solun kerameti kendinden menkul bir şekilde düşünce ve sorgulamayı sahiplenmesine. O alanda karnelerinin ne olduğunu "tuvalet terliğine" oy verme hevesleri ortaya koyuyor. Ancak muhafazakârlar öyle değil; beğenmiyor, burun kıvırıyor, eleştiriyor, fikir beyan ediyor, memnuniyetsiz oluyor. Düşünsenize Tayyip Erdoğan sol-seküler bir figür olsaydı şimdiye kadar mahallesi tarafından çoktan ulu önder ilan edilmişti. Muhafazakâr mahalle Erdoğan'a duygusal olarak can-ı gönülden bağlı olsa da attığı her adımı eleştirmek ve daha iyisini istemek için bitmek tükenmek bilmeyen bir iştaha sahip. Bu siyaseten yönetmesi zor bir tutum olsa da tabanın canlılığını göstermesi açısından umut verici. Kadın ve aile konusu muhafazakâr tabanın düşünce farklılıklarının en yüksek olduğu konulardan birisi ki öyle olması da gayet doğal. Kadın ve aile bir düşüncenin, idealin, siyasi programın hayatın diğer bütün alanlarına dair tutumunu içinde barındıran bir sosyolojik öz gibidir. Dinlerin, ideolojilerin, öğretilerin kadın ve aile konusundaki yaklaşımlarına bakmak bütün hakkında da fikir verir. Bu kadar canlı, önemli, tartışmalı bir konuda hemen öyle kolayca bir düşünce birliğine varmak imkânsız. Tam da bu nedenle aslında faydalı bir tartışma yürüyor muhafazakâr tabanda. Zaman zaman aşırı uçların elinde mecrasından saptırılsa da genel olarak verimli bir tartışma. Biraz yüksek sesle de olsa Erdoğan'ın kurmuş olduğu yeni Türkiye'de kadının nerede olacağını konuşuyoruz. Az buz iş değil! Ancak bir de malumunuz sıcak politika var. Seçime giderken