İktidar var iktidardan içerü!

Freedom House, Türkiye'nin hürriyet statüsünü "Özgür Olmayan" diye teyit etmiş. 2018'e kadar Yarı Özgür iken, bu tarihten sonra Özgür Olmayan grubuna düşmüşüz. Freedom House'ın sınıflandırması üçlü; Özgür, Yarı Özgür ve Özgür Olmayan. Ülkeyi değil de ülkenin rejimini tanımlayan bir başka sınıflandırma daha var. Bu dörtlü ve "Demokrasi, Kusurlu Demokrasi, Melez (Hybrid) Rejim ve Otoriter Rejim" diye gidiyor. Economist dergisinin istihbarat birimi bu sınıflandırmayı kullanıyor. Biz Melez grubunda yer alıyoruz.Bu haberler karşısında ilk duygumuz öfkedir. Namussuzlar, kendilerini demokrat ve hür, bizi hür olmayan ve melez sınıfına sokuyorlar. Fakat biraz düşününce, hür ve demokrat denilenlerle bizim aramızda belirgin farklılıklar bulunduğunu görüyoruz. Mesela, onlarda adalet sistemine iktidarlar etki edemiyor. Bizde, yüksek mahkemeleri de diğerlerini de doğrudan veya dolaylı olarak iktidar belirliyor.Mesela, onlarda her türlü basın ve sosyal medya, istediği haberi veya görüşü yazabiliyor. Bizde yasak görüşler var; iktidarın uygun gördüğü zamanlarda, sosyal medyanın kapatılması veya internet erişiminin yavaşlatılması olağan. Bizde bunlardan başka bir de haberlere "yayın yasağı getirmek" diye bir kurum var. O haberi yazamazsın. Bazen, o haberi yazamayacağını da yazamazsın.Onlarda iktidarın liderleri hoşgörülü. Her türlü karikatür ve tenkit gırla gidiyor. Bizde onlara yapılanın yarısını yapsanız hapisten kolay kolay çıkamazsınız. Hatta iktidarın söyleyebildiğinin yarısını iktidara söylesenizORTAÇAĞDA KİTAP TOPLATILIRDIOnlarda, her konuda istediğiniz kitabı yazıp yayımlayabiliyorsunuz. Yeni öğrendik ki o "Yarı Hür" olduğumuz yıllarda, Kur'an Meallerine ve galiba tefsirlere de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sansür yetkisi verilmiş. Basbayağı sansür, çünkü Başkanlık, mahkeme kararıyla beğenmediği yayını toplatabiliyor. Mahkemeler de nedense, toplatma konusunda pek çekingen davranmıyor. Yukarıdaki, iktidarın mahkemelere etkisi paragrafını bir daha okuyabilirsiniz. Kitap toplatma, matbaanın icadından önce çok etkili bir sansür aracıydı. Öyle ya, kitaplar elle ve tek tek çoğaltılırken toplatma etkilidir. Matbaadan sonra da yanılmıyorsam Nazi Almanyası'nda, meydanda kitap yakma ritüelleri vardı.Ünlü bilim kurgu yazarı Ray Bradbury'nin, Fahrenheit 451 adlı eseri aklıma geldi. Bradbury, bir otoriter Amerika hayal ediyordu. Bu distopyada "itfaiyeciler", yasak kitapları toplayıp yakmakla görevliydi. Kâğıt, 451 Fahrenheit derecesinde yandığı için kitaba bu isim verilmiş.Ortaçağ'da Papalığın, bir "Index Librorum Prohibitorum"u var. Yasak kitapların listesinin yayımlandığı bir kitapçık. İnsanlar hata yapıp bunları alıp okuyarak günaha girmesinler diye. Öyle ya, ruhbanlar, ruhanî alanda söz sahibidir. Bize, "İslamda ruhban yoktur." diye öğretmişlerdi; demek yanlış öğretmişler.HER VATANDAŞ İZİN ALMADAN NELER YAPAMAZDerken 8 Mart geldi. Kadınlar gösteri yapmaya kalktı. Üst üste yasaklamalar. Kimden mi İktidarın kendine zincirlediği devletten. Kaymakamlık, valilik, devlettir. Ve televizyon ekranları, gazete sayfaları kadınlarla boğuşan polis görüntüleriyle dolu."Hükümet istifa" tezahüratı yapan takım taraftarları da yasaklandı. Spora "kirli siyaset"i bulaştırmışlar. Hangi siyaset kirli, hangisi temiz diye merak etmeyin. Biraz düşünün, bulursunuz: İktidarı öven siyaset temiz, yeren siyaset kirlidir.Saydıkça yeni örnekler hatırlıyorum. Sonra sinirleniyorum. Düşünün, bütün