Bilim dili kimin dili

YÖK, lisansüstü tezlerinin Türkçe dışındaki dillerle de yazılabileceğine karar verdi. Yani şimdiye kadar Türk üniversitelerinde Türkçe yüksek lisans ve doktora tezi yazılırken, bundan böyle Türkçe dışında dillerle de yazılabilecek. Karar, sadece Türkçe eğitim yapan üniversiteleri kapsıyor. Mesela İngilizce eğitim yapan üniversitelerde, haşa, İngilizce dışında tez yazılamayacak.

Tabii Türkçe dışında tez yazıldığında Türkçe dışındaki dile hâkim bir tez danışmanının bulunması gerekir.

O "diğer" dilde okur, yazar, konuşur bir jüri gerekir. Nihayet alınan unvanı hak edilmiştir diye tasdik edecek bölüm başkanından dekanına herkesin de o dili anlaması gerekir, değil mi Yoksa maazallah bu zevat tezleri dinlemede, okumadan kabullenecek, imzalayacak değil ya. Bu kararın gerekçesi nedir, dünyada bunun benzerleri var mıdır

Bu soruların cevabı yok. YÖK'ün üniversitelere talimatları, tam de öyle, yani talimat niteliğinde olduğu için bir gerekçe belirtmesine de lüzum yok. YÖK, Anayasa Mahkemesi midir ki kararları tartışılsın!

Ben bu "olay"ı fırsat bilip şu "bilim dili" ve öğretim dili konularını tekrar sorgulamak isterim.

BİLİM HANGİ DİLLE YAPILIR

Yaygın bir yanlış anlama var. Sanki bazı diller bilim yapmaya daha yatkın, bazıları değil. Bu anlayış daha da ileri götürülür. Mesela Türkçenin matematiğe dayanan bir yapısı var; dolayısıyla bilime daha yatkındır veya Almanca çok dakik bir dildir onun için Almanca ile iyi bilim yapılır denir.

Bunlar geçerli iddialar değildir. Edebi birikimi bulunan, bir devletin dili olmuş her dille bilim yapılır. Bir dilde bilim yapılabilmesi için aklıma iki şart geliyor:

1. Dil standartlaşmış olmalı. Birbirini rahatlıkla anlayamayan bir lehçeler topluluğu olmamalı. Bu da o dilin bir devletin dili olması, o dille öğretim yapılmasıyla mümkündür. Dilin işlenmiş olması, o dilin bir edebiyat birikiminin bulunması da standartlaşmayla mümkündür. Standartlaşma ile edebiyat birikimi arasında tavuk-yumurta ilişkisi var. Edebiyat birikimi varsa bu standartlaşmayı doğuracaktır; standartlaşma varsa, o dille edebiyat yapılacaktır.

2. O dilde bilim terimleri bulunmalı. Kelimeler başka, terimler başkadır. Terimler günlük lisanda değil, bilimin uzmanlık alanlarında kullanılır. Aynı kavramın tek adı olmalı, her terim sadece bir anlama gelmelidir. Bu son cümle de "terim"in tanımı gibi zaten.

KÜLTÜR, DİL VE TERİMLER

1. şart diye anlattığımın gerçekleşmesi yüz yıllar, hatta bin yıllar alır. Edebiyat kültürün bir parçasıdır. Hem de çok büyük bir parçası. Sosyolog Gellner, "Dil kültürün bir bileşeni değildir, dil kültürdür." diyor. Tam doğru değil belki ama büyük çapta doğru. Benim "kültür" tarifim de burada etkili: Kültür, bir insanın bir ömür boyunca oluşturamayacağı bir mirasın adıdır. Dil ve edebiyat, böyle miraslardır.

2. şartın gerçekleştirilmesi daha kolaydır. Bir insan bir ömürden kısa bir vadede bir bilim dalının terimlerini türetebilir. Zor olan herkesin o terimleri ve yalnız o terimleri kullanmasını sağlamaktır. Terimler ya o ülkenin bilim dünyasında kendiliğinden türemiştir, yahut da bilinçli olarak üretilmiştir. Her iki halde de standartlaşma şarttır. İstanbul'daki bilim adamları "sıcaklık" derken Ankara'dakiler aynı şeye "ısı", bir başkaları "hararet", diğerleri "heat" derse o dille bilim yapılamaz.