Rezidans cumhuriyeti çöktü

Sevgili okurlarım, hepimiz öğrendik ve Naci Hoca haykırdı: "Bilin artık, Türkiye bir deprem ülkesidir!" Ben bir ilave yapmak istiyorum ve azgelişmiş bir ülkedir. Şimdi bakın ben yürürken hep çevreme, insan yüzlerine bakma alışkanlığında bir Türk vatandaşı olduğumdan çok sık düşerim. Düştüğümde de kimselere kızmam kendime kızarım; "Kızım, Paris sokaklarında mı dolaşıyorsun, önüne baksana!" Önüme bakarım, evimin çevresinde dördüncü defa yenilenen kaldırım taşlarından biri yerinden fırlamıştır. Ya da metro inşaatı sırasında yaya yoluna boylu boyunca bırakılmış bir demir parçası ya da üstü uyduruk çimentoyla kapatılmış bir çukur beni bulur. Şimdi nereye geliyorum, doğru dürüst kaldırım, asfalt yapılamayan bir ülkede yaşıyoruz, kaldırım bile yapamayanların nasıl olur da kırk katlı rezidanslar yaptıklarına neden kafa yormadık Düştüğümde benim kendime kızdığım gibi şimdilerde hep birlikte kendimize kızalım! Akıllı ev, akıllı ev diye tutturduk! Neymiş efendim, panjurları bir düğmeye basınca kapanıveriyormuş, klimasını cep telefonuyla idare etmek mümkünmüş, altında spor salonu varmış, bu evlerde oturunca gelişmiş bir ülkede yaşadığınızı sandık. Hep birlikte gördük, deprem olup elektrik zorunlu olarak kesilince ne panjurları kapayabildik ne de baş döndürücü merdivenlerden inebildik.Gene kendimden söz edeceğim, özellikle tıpta teknolojinin insan ömrünü uzattığını biliyoruz. Geçenlerde göz muayenesine gittim, acayip işini bir dakikada gören dört alete girip çıktım. Biri gözümdeki hücre sayısını ölçtü, biri sarı noktaya baktı, biri göz damarlarının durumunu inceledi. Küçücük küçücük aletler ve hiçbiri bizim ülkemizde yapılmıyor, tıpkı diş teknolojisinin, kalp damar teknolojisinin gelişmiş aletleri gibi. Benden söylemesi teknoloji çağı almış başını gidiyor ve biz hâlâ liselerimizde fen, matematik derslerini azaltmakla meşgulüz. Biraz daha ilerleyeyim, deprem bölgesinde özellikle tuvalet kurma işi ve duş yapma yerleri öylesine geciktirildi ki sarılık, tifo, ishal gibi hastalıkların yaygınlaşmasından korkuluyor. Bu arada uyuz başını almış giriyor ve doktorlar "İmdat aşı!" diye haykırıyorlar.Cumhuriyetimizin en önemli kurumlarından olan Refik Saydam Hıfzıssıhha kurumunu bir kararnameyle kapattılar. Aşımızı biz yapamıyoruz artık. Ülkede satacak yer kalmadı, para da bitti ve şimdi aşı bile bulunmayan bir rezidans çöplüğüne döndük!Hepimiz tanık olduk, Kırgızistan ve Moğolistan'dan insanlar çadırlarıyla geldiler ve sessiz sedasız çadır kentler kurdular. Çadır kurmak deyip geçmeyin, yangına karşı çadırların arasında kaç metre mesafe olacağı, bir çadır dizisi ile diğer çadır dizisi arasında mutlaka arabaların geçmesine izin verilen bir yol olması gerektiğini onlardan öğrendik. Peki bizim AFAD'ın kurduğu