Sermaye Kedi İlişkisi

Yüksek meblağların döneceği tahmin edilen bol akçeli işler için bilindiği üzere ihale açılır. İhale dendiğinde aklına fesat, fitne, fücur ve bir sürü alengirli iş gelmiyorsa kişi Ashab-ı Kehf üyesi olduğuna, hatta ilelebet uyuduğuna hükmedebilir. İhale gerçekleşmeden önce ihalenin tarafları, sırasında kentsel dönüşüm kılıfıyla yıkılıp yerine lüks siteler inşa edilen, sonra kentin kodamanlaştığı tescillenmiş zevatına peşkeş çekilen kenar mahalleleriyle özdeşleşmiş ağız dalaşlarını, kavga gürültüyü aratmayacak türden birbirine girer. Kimi zaman standarda bağlanmış mahalle kavgası kıvamından taşılır, taraflar susar; silahlar konuşur. Nice ayağa sıkmaların, nice tehdit, hakaret ve de sövgülerin, nice raconlaşmaların yeni binalara, hastanelere, makamlara yürüdüğü bilinir. Dolayısıyla ihale, halk arasında deyimleşmiş şekliyle koparmakla birlikte anılır. Bir koparıldı mıydı da artık o yeni güç sahibinin, o esirgenen ve de bağışlananın önünde kimse duramaz. Hem tercihen arkasında durulur ki gücün gölgesinde koparılan ihaleden esaslıca istifade edilebilsin! pushfn('ads'); Kedi milleti böyle bir ihale gördüğünde paravan maravan demeden yeni bir şirket kurup yüklenici firma niyetine işe koşulmaz. Zira kendileri hem tembel bilinir ve hem de günümüz insanı gibi kişisel menfaati dışında bir şeyi dert etmez. Kişisel menfaatler de pek pratiktir, organize olmayı gerektirmez. Normal şartlar altında ve anormal şartlar üstünde bir ihale koparabilenler, yüklenici firmayla çalışır. Böylece tıpkı kedi gibi çalışıp yorulmadan kazanabilecek, yüklenicileri ve de işçileri yararlandırdığı oranda hayır işlemiş, nemalandığı işle birçok kişiyi kazandırmış hayırsever işadamı olacaktır. Daha doğrusu hayırsızlığın dibini sıyırdığı göze çarpmayacak, rakip ve düşman firmalar nezdinde sırıtmayacaktır. Sermayeyi kediye yüklemek deyiminin araç marka ve modelleriyle alakası bulunmaz. Ancak ne zaman nereden peydahlanacağı, hangi köşeden fırlayacağı belli olmayan kedi milletinin yılışkan fertleriyle alakası kurulabilir. O alakanın dip noktasında ilginç şekilde kedi milletinin insanı anıştırdığı söylenmelidir. Öyle ki kedinin de zengini, fakiri, düşkünü, kodamanı, eliti, müptezeli bulunur. Kedinin fakiri çöpleri karıştırıp, semt pazarının akşamlarını kollayıp, kendini hayırsever zanneden insanların bıraktığı bir kap mamaya talim ederken tuzu kuru ve de mevki makam sahibi kimilerinin şikâyet ettiği gibi şükürsüzlük, nankörlük iptilasına duçar olur. Rızkını çerden çöpten çıkarıp üstüne 'Allah devlete, hükümete zeval vermesin' ve hatta 'Bunlar nankör, bunlar şükürsüz, zamlarla hükümetin ne alakası var' deyip sosyal, ekonomik, kritik münakaşaların kenarından kuyruk sürterek geçer. Bunlara gel pisipisi dersin, gelmez; kovmaya kalkarsın hırçınlaşır. Başını okşamak istersin, huysuz kobra kesilip tıslar. Çekilip yoluna gidersin gelip bacağına sürtünür, tatlı tatlı miyavlar. Bunlarınkisi hep fakirliktendir. Yılışkanlığın, yalakalığın, küstahlığın sonu yoktur ama bir yandan sadaka niyetine verilenlere, çer çöpe talim edip statükoculuğun kitabını tırmalarlar. Geceleri, yarın