Oynaya oynaya gelin çocuklar

Lunapark ruletlerine sen koyarsın, o koyar, öbürü koyar, hiçbir şey koymayan alayına el koyar... Çocukluğumuzda bayram namazını müteakip avluda toplanırdık, hâl hatır sorulur, kucaklaşılır, hasretler buluşur, dargınlar barışır. Senin gibi tıfılların kafası defalarca okşanır, cebine şık şık mangırlar atılır. Para uzatanlara "Yok almiym efendim" diyeceksin, başını öne eğip çekileceksin kenara. Sanki çok utanmışsın da. Bittecrübe sabittir mahcubiyet ayağı kesin tutar, iyi aile çocuğu kontenjanına alınırsın, meblağ artar. Hatta bazıları kâğıt para sıkıştırır avucuna. Bayram sabahı evde mükellef bir kahvaltı yaparsın, yağlısından ballısından. Değişik peynirler, gözleme, bazlama Öğleye doğru gelen giden başlar, ihtiyarlar köşelerine kurulur, el öptürür, hatıra anlatırlar. Sen koştur bakalım kadayıf tabaklarıyla. -Evladım bu kahve şekerliymiş, sadesini getir bana. -Çayımı açabilir misin paşam Bir de limon olursa yanında. -Yok baklava almiym, sütlü tatlınız yok muydu acaba -Abisi oğlum sıkışmış, şunu bi' götürsene helaya. EN KALABALIK ANINDA Bazıları konu bulamaz size sarar. "Oooo maşallah boylanmışsın Büyünce n'olcaksın bakiim" Elbette otobüs şoförü ama "vidanjör operatörü" diyeceksin ki şaşırsınlar. Dudak bükerlerse "efendim siz neyi tensip buyurursunuz" diye soracaksınız kibarca. Akıllı konuşan çocuklar sevilir, bu da direkt akseder harçlığa. İkinci gün biriken paralar batar. Şeytanlar salındı ya, dürtmeye başlar. "Hele kalk, şunları bi' harca!" Ve misafirlerin en kesif anında vitesten atarsın. İki ayağı bir pabuçta iken şarlarsın anana: "Yeter artık ya, benden bu kadar! Koyver kaybolayım, bakayım dalgama." -Sen bilirsin, bugün de yardım etsen iyiydi ama. Cevap bile vermez çarpar kapıyı çıkarsın dışarıya. "N'apçez ulen bu paraları, mezara mı götürcez Gideyim bir pasta yiyeyim, kara gazoz içeyim yanında." Hâlbuki evde tepsiler dolusu tatlı vardır, şerbet, ayran mebzul miktarda. ATLIKARINCA SÖNÜYOR Işıklar ve sesler seni bayram yerine çeker. Dönme dolap, minyatür tren, atlıkarınca... Bunlar bebe işidir, delikanlıyı bozar. Erkek dediğin ata biner, bisiklet, motor kiralar, bilardoda pike çeker, langırtta fırfır yapar. Bayram yerleri pek temiz sayılmaz. Yok öyle Hacivat, tuluat. Tezgâh sahipleri gözünü cebindeki liralara dikmiştir, kumara çağırır açıkça. "Beş penaltı bi' lira, beşte beş yap, beş liralık sigarayı (Kent, Salem, Pall Mall) kap!" Yalnız top armudidir biraz, düzgün vurursan yamuk gider. Zaten birini dışarı attın mı kaleci rahatlar, diğerleri için kılını bile kıpırdatmaz. Mahallede adın tahta bacağa çıkmıştır, penaltıyı taca atmışlığın vardır hatta. Top yamuk, sen yamuk, içler dışlar çarpımı, yamuklar birbirini götürür, zımbalarsın ağlara. Sigaraların mentollüsünü seçersin. Hani kutusu yeşil olandan. O zamanlar gömlekler 100 nylon, paket cepte görünür bütün encamıyla. Naneli len bu! Kim bilir nasıl kokuyordur yakınca. Neyse topu tekrar dikersin, birde bir, ikide iki, üçte... Bi' dakka koçum, elinden alır, sibobuna bakarlar. "Hava mı kaçırıyor ne" der havanı kaçırırlar. Israr edersen "Hadi abicim uza" derler, "Ne bakıyon len, ikile dendi sana!" SAÇMALAR SAÇMALARSA Halkalar nakış kasnağıdır aslında, hafiftir rüzgârda uçar. Hedefe atarsan tutmaz, boşa savuracaksın ki doluyu bula. Beş tane sallarsın üçü karavana. Gözün çakmaktadır ama biri ayakkabı çekçeğine geçmiştir, öbürü elbise fırçasına. "Bunları alsanız da" dersin, "çakmak verseniz bana." Daha ucuzdur, kırmazlar. Çakmağı çakmak cebine koyarsın, vaayy havalar bin beş yüz. Kim tutar len seni bir daha O sıra ağzına sigara takmış bir kopil gelir "Ateşin var mı bilader" diye sorar. Çıkarıp afili bir şekilde çakarsın, şaşaşı olur kerata. Bazı tezgâhlarda da oyuncaklar sallanır, üstündeki mandalı vurursan düşer, sizin olur hesapta. Ama tüfeklerin namluları eğridir, attığın saçmalar, harbiden saçmalar. Kimi Hanya'ya gider kimi Konya'ya. Sen alakasız yerlere sıkarsın inadına, gökten iki oyuncak düşer biri sanaaa, biri bana. Acemi şansı olmasın. Ossuun, kimin umurunda Örgü saçlı bebekle, tencere tava... İyi de n'apçeyn bunnarı, parasını alsan olmaz mı acaba Altın dişli teyze sigara dumanını yüzüne üflüyerek iki onluk uzatır, "Hadi kaybol, dolanma buralarda!" RULET SAHİBİNE ÇALIŞIR İki onluk fena para sayılmaz da... Helal mi acaba İçin rahat değildir kurtulmak istersin ondan. Rulet masasının etrafı her zaman kalabalıktır. Alet fabrikasyon değil, uydurma. Daire şeklinde bir tahta keser rulmana oturturlar, kenarda dikine çiviler, tokyo terlikten mamul bir dil yandan sürter tırrrr ses yapar. Üç beş devir dönüp durur, ok kimin rengini gösteriyorsa o kazanır. Tezgâhın başındaki fötrlü çakal zikrolunan tıfıla iki mislini verir, diğerlerini süngerli sopayla çeker, doldurur kasaya. Yani sen koyarsın, o koyar, öbürü koyar, hiçbir şey koymayan alayını cukka. Para kaptıran haytaların gözleri kör olmuştur hırstan, zarar çıkarayım derken iyice batarlar. Oynaya oynaya gelen çocuklar döner ağlaya ağlaya. Seni rahatsız eden iki onluğu, ööölesine itelersin, bakın şu işe ki kazanır, gelenleri de sürersin yine kazanır. Kaybeden çocuklar poşetlik konuşur, laf çakarlar sana. Bırakıp ayrılırsın, zaten zengin oldun kendi çapında. NEVALE OLMADI CEPHANE Eveeet şimdi bir şeyler tıkınmalısındır. İyi de para haram! Bırak helaline de karıştı mundar oldular. Mısırcıları, kestanecileri, tükürük köftecileri es geçersin, kavrulan leblebi nasıl da güzel kokmaktadır oysa. Yok o kadar bozulmamışsındır daha, habisi boğazından geçiremezsin, karıştıramazsın kanına. O hızla gidip kız kaçıran, atom, maytap, çatapat alır, mühim miktarda mühimmat tedariklersin mantar tabancasına. Ceplerin lebalep dolar, yürüyen