Politika faizi seçim propagandası oluyor

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), 24 Kasım'da haftalık politika faizi oranını yüzde 10.5'ten yüzde 9'a indirdi ve Ağustos 2021'den beri başlattığı politika faizi indirimlerini sonlandırdığını açıkladı. Demek ki "nas" buraya kadar geçerliymiş! Ayrıca Hazine'nin 2021 yılında ödediği 180.9 milyar liralık faiz miktarının, yüzde 60.5 oranında artarak 2022 yılında 290.4 milyar liraya (KKM için ödenen hariç) çıkacağı öngörülüyor. Öyleyse "nas"ın ödenecek faizlere de bir etkisi bulunmuyor diyebiliriz. Ancak iktidar, seçim propagandası olarak politika faizini tek haneye indirdik diyerek, aralık ve ocak aylarının baz etkisiyle düşecek enflasyon oranına da işaret ederek "Bakın faiz düşünce enflasyon da düştü, ekonomik tezimiz ispatlandı" argümanını işleyeceği anlaşılıyor. Seçmen de buna karşılık her gün yaşadığı ve artan hayat pahalılığının sebebini sorgulayacaktır elbet.MAKRO İHTİYATİ TEDBİRLER NEYE YARIYORPPK, politika faizi ve kredi faizi arasındaki makasın dengelenmesi, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğinin artırılması gibi konuların çözümü ise makro ihtiyati tedbirlere havale ediyor. Bu tedbirler, esas olarak serbest piyasa ekonomilerinde finansal sistemde ortaya çıkabilecek riskleri azaltmak için kullanılır. Finansal şirketlerin sermaye yeterliliklerinin (rasyolarının) güçlü tutulması, kredilerin büyümeyle uyumlu hale getirilmesi, zorunlu karşılık oranları, kredi ve teminat koşulları, haftalık repo ihalelerinin miktarı ve politika faiz oranı gibi likidite politikalarını bu tedbirlerden sayabiliriz. Ancak Türkiye'de alınan makro ihtiyati tedbirler ters yönlü uygulanıyor, enflasyon göz ardı edilerek faiz ve kurlar yapay olarak belirleniyor. Mevcut politika faiz oranı ile gerçekleşen enflasyona (İTO yüzde 108.77) göre hesaplanan politika reel faizi, eksi yüzde 47.8 seviyesine çıkmış ve gösterge olmaktan çıkmış durumda. Piyasa şartlarının gerektirdiği dengelerden uzaklaştıkça ekonomideki risklerin büyümesi de kaçınılmaz oluyor maalesef.BANKACILIK SEKTÖRÜNDE SİSTEMİK RİSK VAR MIBankacılık kesimi bugünlerde bu durumu sistemik riskimiz artıyor diye açıklıyor. Enflasyonun yüzde 100'ün üzerinde olduğu bir ortamda; bankalara yüzde 9'dan para aktarmak, bankaların tek haneli oranlarla mevduat toplamalarını ve bu parayı da tek haneli oranlarla işletmelere kredi olarak kullandırmalarını istemek, bankalara yüzde 10-11 faiz oranından, 5 veya 10 yıl vadeli Türk Lirası devlet tahvili alımı mecburiyetini getirmek, döviz kurlarını sabit tutmaya çalışmak akıntıya karşı kürek çekmektir. Bunlara heterodoks ekonomi politikaları denmesi bu gerçeği değiştirmiyor.Birincisi bu döngü adil olmayan büyük bir servet transferine neden oluyor ve tasarruf sahiplerini cezalandırıyor. İkincisi, piyasa dengelerine dönüldüğünde finansal kesimde büyük zarar ve sermaye kayıplarının ortaya çıkacağı görülüyor. Üçüncüsü, zor durumda