HZ. HUD AS

Şeceresi ile ilgili olarak İslâmî kaynaklarda değişik rivayetler bulunmakla birlikte genellikle Âd b. Us b. Aram b. Sâm b. Nûh'a çıkarılmakta; Âbir'le Tevrat'ta İbrânîler'in atası kabul edilen Eber aynı kişi sayıldığı gibi onun oğlu olarak da gösterilmektedir (İbn Kuteybe). Tevratta Hûd'dan bu isimle bahsedilmekte, Nûh'un oğlu Sâm'ın zürriyeti ile ilgili şecere de İslâmî kaynaklardakinden farklı olarak Nûh oğlu Sâm oğlu Arpakşat oğlu Şelah oğlu Eber şeklinde gösterilmekte, Eber'in Peleg ve Yoktan adlı iki oğlundan söz edilmektedir. Yine Tevrat'ta Nûh oğlu Sâm oğlu Aram oğlu Uts şeklinde bir şecere daha verilmekle birlikte bu ikinci şecerenin devamı yer almamaktadır (Tekvîn, 1021-25). Hûd kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de aynı zamanda yahudileri ifade eden bir isim olarak da geçer (el-Bakara 2111, 135, 140). Hâid kelimesinin çoğulu olan hûd, "tövbe etmek" anlamındaki hevd kökünden gelmekte olup "tövbe edenler" anlamında yahudileri ifade eder (Râgıb el-İsfahânî). Bazı müsteşrikler, İslâm kaynaklarında Hûd kelimesinin hem peygamber ismi olarak hem de yahudiler için kullanılmasını, ayrıca yahudilerin ceddi olan Âbir (Eber) b. Şaleh (Şelah) b. Erfahşed ile (Arpakşat) Hûd'un aynı kişi olduğunun kabul edilmesini göz önünde bulundurarak Kur'an'daki Hûd'un yahudilerin ceddi Eber olduğunu veya bu kelimenin bir şahıs ismini değil Arap ülkelerine göç eden bir yahudi cemaatini ifade ettiğini, bunların Ahk?f'ta yerleşerek putperestleri yahudileştirdiklerini ileri sürmektedir (Cevâd Ali). Ancak Kur'ân-ı Kerîm'e göre Hûd Âd kavmine mensup olup onlara peygamber olarak gönderilmiş bir kişinin adıdır (el-A'râf 765; Hûd 1150; eş-Şuarâ 26123-124). Âd kavmi hakkındaki sınırlı bilgiler de genellikle Kur'an'a dayanmakta, ayrıntılar ise daha çok tefsir ve kısas-ı enbiyâ türü eserlerde bulunmaktadır. Kur'an'ın verdiği bilgiye göre Nûh kavminden sonra onların yerine getirilen ve onlardan daha üstün kılınan (el-A'râf 769) Âd kavmi Hûd'un peygamber olarak gönderildiği Ahk?f bölgesinde yaşamıştır (el-Ahk?f 4621). Her yüksek yere alâmetler diken, temelli kalmayı düşünerek sağlam yapılar yapan, mallara ve sürülere, eşsiz bağ ve bahçelere sahip olan bu insanlar (eş-Şuarâ 26128-134) servetlerine ve güçlerine güvenerek gurur ve kibire kapılmışlar, putperestliğe sapmışlardır. Hz. Hûd hiçbir ücret talep etmeden onları Allah'a kulluğa ve tövbeye davet etmişse de onlar tanrılarını bırakmayacaklarını belirterek Hûd'u beyinsizlik ve yalancılıkla itham etmişlerdir (el-A'râf 766; Hûd 1153; eş-Şuarâ 26139). Hûd ise kendisinin Allah'ın elçisi olduğunu, onlara Allah'ın vahyini bildirdiğini, taptıkları putları bırakmaları gerektiğini, aksi takdirde Allah'ın gazabına uğrayıp iğrenç bir duruma düşeceklerini söylemiş (el-A'râf 770-71), fakat onu dinlemeyen kavmi, "Tehdit ettiğin azabı getir" diyerek kendisine meydan okumuştur (el-Ahk?f 4622). Bunun üzerine Allah, inkâr ve taşkınlıklarının cezası olarak onları helâk etmek için korkunç bir kasırga meydana getirmiş, vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde gördükleri kasırgayı yağmur bulutu zannedip sevinmişler, kasırga gelince insanları sökülmüş hurma kökleri gibi yere sermiş, kül edip savunmuştur (Fussılet 4116; el-Ahk?f 4625; ez-Zâriyât 5141-42; el-Kamer 5419-21; el-Hâkka 696). Yedi gece sekiz gün devam eden bu felâketten (Fussilet 4116; el-Hâkka 696-7) sadece Hz. Hûd ve ona iman edenler kurtulmuş, ötekilerin kökü kesilmiştir (el-A'râf 772; Hûd 1158-60). İslâmî kaynaklarda Hûd'un İrem'in çocukları arasında babasına en çok benzeyen, esmer, gür saçlı, güzel yüzlü olduğu nakledilir (İbn Kuteybe, s. 28). Bir rivayete göre Hûd Bâbil'de yaşamıştır. İnsanlar arasında farklı dillerin doğması üzerine Âd, Semûd ve diğer bazı kabileler amca oğulları Âbir ile birlikte Arapça konuşmaya başlamışlar, Âbir'in çocukları diğer insanlara kötü davranınca Allah onlara Hûd'u peygamber olarak göndermiştir. İlk Arapça konuşanın Hûd olduğu nakledilir. Sâlih ve Hûd Güney Arabistan'a gönderilen peygamberlerdir. Daha sonra çeşitli kavimler Bâbil'den değişik yerlere göç etmiş, bu arada Âd'ın çocukları da Yemen'e göçüp yerleşmişlerdir. Gördüğü bir rüya üzerine Kâbe'yi ziyaret eden Hûd, daha sonra Yemen'deki Ahk?f bölgesine giderek