Yıkım ekibi listesi...

Yakın tarihe bakıyoruz. 1975-81 dönemi adeta 70 sente muhtaç ülkeyiz. Hem dışa kapalıyız (ithal ikameci politika) hem de yüksek cari açık veriyoruz. Aslında adına tam yerli-milli politika denilecek bir dönem. Sonra Rahmetli Özal geliyor: Türkiyeyi dışa açıyor. Oysa kamuoyunda yazılanlara göre ülkemiz ithalat cenneti oluyor. İyi ama cari açık düşmüş. Ülkenin dövize de ihtiyacı azalmış; hatta hiç döviz krizi çıkmıyor. Çünkü ithal ikamecilikten çıkıp serbest piyasada, özellikle sanayide üretime başlayan bir Türkiye oluşmaya başlamış. İthal ettiğimize oranla ihraç ettiğimiz ürünler daha fazla artış göstermiş. Adına ithalatçı demişler ama aslında dışa açılan bir Türkiye oluşturmuş Özal. Sonra Tansu Çiller gelmiş. Rahmetli Süleyman Demirel'in siyasi hırslarını vaatlere yansıtmış ve Türkiye'yi yeniden krizler ülkesi haline getirmiş. Önce 94 krizi ve ardından 2001 krizi. Aslında her iki krizin de ana besleyicisi ve sorumlusu Tansu Çiller'di. 94 krizi finansal olmasına rağmen 2001 krizi biraz daha yapısaldı. Aşılması ve temel sorunların çözülmesi için başlı başına bir çıkış programı gerektiriyordu. Sonrasında 2008-09 küresel kriz geldi. Gelişmiş ülkelerin krizi olmasına rağmen gelişmekte olan ülkeleri de biraz etkiledi. Brezilya 2008 yılında 7,5 büyüme gösterirken, 2009 yılında büyümesini sıfırlamış (GSYH -0,1 küçülmüş). Biz mi 2008 yılında -04 küçülürken 2009 yılında -6,01 küçülmüşüz. Ama kriz Brezilya'yı vururken bizi TEĞET geçmiş demişiz. Düşünebiliyor musunuz Krizden etkilenmesi nerede ise sıfır olan ülke başkası, ama krizden darmadağın olan Türkiye için 'kriz teğet geçti' yalanını uydurabiliyoruz. Ülkemiz 80 sonrası Özal'ın attığı temeller sayesinde kriz yaşamazken; sonrasında iki kez kendi krizini (99 deprem krizini saymıyorum) bir kez de küresel krizi beceriksiz yönetimler yüzünden yaşamıştır. Tekrar ediyorum; 94 ve 2001 kendi krizlerimiz ve 2008-09 küresel krizden çöküşümüz tamamen kendi beceriksiz yönetimimiz yüzündendir. (Yine tekrar ediyorum: 2008-09 küresel kriz bir gelişmiş ülke krizidir ve gelişmekte olan bir çok ülke sadece büyümelerini kaybetmiş, büyük küçülme yaşamamışlardır) Gerçekleri sloganla örtme ve toplumdan saklamayı nasılsa iyi öğrendik... Artık devam edebiliriz. 80 sonrası ilk büyük ekonomik buhranımız bu sefer kapıya geldi ve 2018'de içeri girdi. Özal sonrası adeta unuttuğumuz BUNALIM ve BUHRAN ekonomisini Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yeniden tanımış olduk. 2015 yılında işsizlik ve yatırım bitişi olarak girdiğimiz büyük buhrana, 2018 yılında kriz dalgası ile tam dalış yapmış olduk. Türkiye'de ekonomik krizler -V- şeklinde 1 yıl gibi sürer ve sonrası toparlanırken, büyük buhran -L- şeklinde uzun süre devam etmektedir. Krizleri unutmak için iktidara gelen AK Parti büyük ekonomik buhranı da ülkemize hediye etmiş oldu. Ama asıl önemlisi şu ki, tam da buhrandan çıkıyorken yeniden derinleştirici adımları da kendileri attılar. Mesela 2015 yılında duran makine-teçhizat yatırımları nihayet 2020 yılı son çeyreğinde başlamış ve 2021 yılında da artarak devam etmişti. İşte o yatırım iştahını