"Umudunu kaybedenlerin yarınları olmaz" denildiğini hepimiz biliriz. Filistin'de cinnet ve canilik kusan İsrail'in ateşi altında nice canlar umudunu yitirmeden direnmekteler.
Hem de ne direnme Ne gidebilecekleri bir hastaneleri ne sığınabilecekleri bir sığınakları ne yiyebilecekleri ekmekleri ne içebilecek suları ne gecelerini aydınlatacak ışıkları velhasıl külliyen yok olunabilecek tüm şartlar altında yaşamaktalar.
Bütün bu şartlara rağmen, Filistin halkı direnmeye devam ediyor. Hem de an be an her halden haberdar olan dünyanın gözü önünde.
Hem de 7.888 milyar insanın gözü önünde. Bu nüfusun 3 milyara yakınını Müslümanlar oluşturmakta.
İşte böylesine bir insanlık karşısında Filistinli Müslümanlar, ABD ve Avrupa'nın desteğiyle kurulan terörist İsrailliler tarafından yok edilmekte.
"Şimdi bu dert yanma değil de nedir peki" denilebilir ve doğrudur. Yine dert yanmış gibi olacağız ama Türkiye'den başka diğer İslam ülkelerinin -halkları hariç- liderlerinin, hükümetlerinin hiç olmazsa bizim çeyreğimiz kadar bile sesi çıkmaz mı
Bazıları; ABD'nin, Avrupa'nın, İsrail'in arka bahçesidirler. Bu kadar mı onlara sadakatte kusur etmemeye yeminlidirler
Bu kimseler ölmeyecek mi Ahiret gününe nasıl bir imanları vardır. Gerçekten Müslümanlar mı veya Müslümanlık rolü mü oynuyorlar belli değil.
Şükürler olsun ki, her karış toprağımıza sahip çıkan ve gönül coğrafyalarımızın dertleriyle dertlenen bir iktidara ve büyük ekseriyette sağduyu sahibi bir millete sahibiz.
Yine bir şükür meselesi daha var.
Ya 14-28 Mayıs seçimlerinde kazara bugün İsrail zulmüne sessiz kalan ve hatta Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı, hükümetimizi, milletimizi eleştiren 6'lı masa ve yedekleri iktidara gelselerdi, -halleri ortada- hem bizim hem Filistin'in hali ne olurdu
Batının çelik çomak oynadığı, devletin lime lime döküldüğü, idarenin İsrail hegemonyasına geçtiği, devletin ABD ve AB'ye teslim bayrağı çektiği bir ülke olurduk.