Milli siyasetimizle çelişen tehlikeli adımlar!

Yakın zamanda bu köşedeki çeşitli yazılarımda, Rum Yönetimi Başkanlığına seçilen Nikos Hristodulidis'in daha henüz görevine başlamadan alelacele, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ile görüştürülmesinin Rum-Birleşmiş Milletler (BM) dayanışmasının bir parçası olduğunu, bu tür tezgah ve tuzaklara karşı dikkatli olunması gerektiği hususunda uyarılarda bulundum. Tatar-Hristodulidis buluşmasının, müzakerelerin yeniden başlayacağı algısı yaratmak ve anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tanınma çağrısını baltalamak üzere, BM-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) şer işbirliği çerçevesinde hazırlanmış bir komplo olduğunu vurguladım. BM'nin Kıbrıs ile ilgili almış olduğu hemen hemen tüm kararların Kıbrıs Türk halkının aleyhine olduğuna da dikkat çekerek; devletimiz KKTC'nin tanınmaması için gereken ne varsa yapıldığını ve müzakerelerin kaldığı yerden başlaması için çalışmaların kapalı kapılar ardında sürdüğünü belirttim. BM'ye, Avrupa Birliği'ne (AB) tavır koymadan, ilişkilerimizi gözden geçirip askıya almadan lafla verilen tüm mesajların havada kalmaya mahkum olduğunu, Rum-Yunan ikilisinin biran önce müzakerelerin başlamasının ardındaki hedefin Hristodulidis'in iddia ettiği gibi federal çözüm çerçevesinde iki toplumun barış ve huzur içerisinde yaşaması olmadığını, hedeflerinin birinci aşamasında KKTC'nin tanınmasını engellemek, KKTC'yi ortadan kaldırmak sonrasında da Kıbrıs Türkünü Hristodulidis'in 'güçlendirmek hedefindeyim' dediği 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ne' yama yapmak olduğunu belirttim. KKTC olarak federasyonu hatırlatan her türlü temasgirişim ve diyalogtan uzak durması gerektiğini, bu amaçla iki toplumlu komitelerin hemen iptal edilmesinin şart olduğunu, bundan sonra kurulabilecek masada Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların oturacağı söyleminin de terkedilmesi gerektiğini, masada KKTC ile GKRY'nin olacağının açıkça belirtilmesinin önemli olduğunu yazdım. Cumhurbaşkanı Tatar'ın apar topar Hristodulidis'le görüştürülmesinin ardından, adayı ziyaret eden Avrupa Komisyonu'nda Yapısal Reform Destekten Sorumlu Genel Direktörü Mario Nava,BM Genel Sekreteri'nin Siyasi İşler ve Barış İnşasından Sorumlu Yardımcısı Rosemary DiCarlo, ABD'nin yeni Lefkoşa Büyükelçisi Julie Fisher, GKRY'ye Yüksek Komiser olarak akredite Kanada'nın Atina Büyükelçisi Karine Asselin ve en son İngiliz Yüksek Komiseri İrfan Siddiq ile görüşmesi, makamında yaptığı kabuller rastlantı değildir. Cumhurbaşkanı Tatar tarafından kabul edilen tüm üst düzey temsilcilerin, Tatar ve Türkiye'nin, müzakerelerin yeniden başlaması için ortaya koyduğu KKTC'nin egemen eşitliğinin ve uluslararası eşit statüsünün tanınması şartını kavrayamadıkları, anlamak istemedikleri, Kıbrıs Türk halkının iradesini yok saydıkları açıkça ortadadır. Siddiq açıklamasında "İngiltere açısından BM'nin belirlediği iki kesimli iki toplumlu federasyon çerçevesinden başka bir çerçeve olmadığının çok açık olduğu" görüşünü yineledi. Siddiq "Uzlaşılmış çerçeve içerisinde yeni fikirlere yer var" diyerek Türk tarafının ortaya koyduğu yeni siyasete de kapıyı kapalı tuttu. Siddiq'ın 'uzlaşılmış çerçeve' dediği federasyondur ve bu çerçevede iki devlete dayalı siyasetimize yer yoktur. Rum Devlet Ajansı KHA'nın haberine göre, Türk müzakereci Ergün Olgun ile Rum müzakereci