Kıbrıs'ta savaş çıkar mı

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Yunanistan'da üsler açarak buralara askeri yığınak yapması ve bölgemizdeki diğer merkezlerdeki askeri üsleri ile birlikte Anavatan Türkiye'yi hedef alarak kuşatması sonrasında şimdi de Kıbrıs'ta gerilim yaratacak tehlikeli adımlar atılmaya başlandı. ABD'nin bu desteğinden yüz bulan Rum-Yunan ikilisi ise tahrik ve kışkırtmalarını artırarak Türkiye'nin sabrını sınama yanlışını sürdürüyor. Bu kriz ortamının tırmandırılması halinde Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege'de sıcak çatışma çıkması ihtimali söz konusudur ve ABD'nin böyle bir hedefle hareket ettiği inancı hakim görüştür. Çıkabilecek savaşta Türkiye sadece Yunanistan veya Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile değil esasta NATO'daki müttefiki ABD ile çatışacaktır. Mevcut çok kutuplu dünya düzeninde özellikle Akdeniz'deki petroldoğal gaz rezervlerinden pay alma peşinde olan Çin, Rusya, Mısır, Lübnan, Libya, Suriye ve İsrail de dikkate alındığında 3.Dünya savaşının çıkması da ihtimal dahilindedir. Hatırlanacağı üzere ABD Ordusunun, 2002 yılı 24 Temmuz günü Nevada Çölünde başlattığı 22 gün süren "Millenium Challenge 2002" (Binyılın Meydan Okuması 2002) tatbikatı senaryosunda savaş, "Akdeniz'deki bir ada" diye tanımlanan Kıbrıs'tan başlıyordu ve Türkiye plana göre "96 saat içinde" işgal ediliyordu. Çok genç yaşımda Kıbrıs'taki çatışma ve savaşı yaşamış biri olarak böyle bir durumun, yakın zamanda Ukrayna'da yaşananlardan çok daha vahim sonuçları olabileceğini söyleyebilirim. Bilindiği üzere ABD yakın zamanda GKRY'ne 1987 yılından beri uygulamakta olduğu silah ambargosunu kaldırdı, birkaç gün önce de Rum kesimini New Jersey ile eşleştirerek askerlerini eğitme kararı aldı. ABD'nin gerilimi tırmandıran bu kararlarının Kıbrıs'ta ve bölgemizde var olan barış ve huzuru tehdit ettiği açıktır. ABD'nin bu saldırgan ve Rum-Yunan ikilisini savaşa hazırlayan tutumunun hedefinde Türkiye ve KKTC vardır. Türkiye ve KKTC'nin ABD'nin desteklediği, hatta dayattığı federasyon çözüm modelini artık görüşmeyeceğini açıklaması ve egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm modelinde diretmesi, müzakerelere ancak KKTC'nin eşit egemenliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tanınması koşulu ile geri dönebileceğini deklare etmesi, en son Anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM 77.Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada KKTC'nin resmen tanınması çağrısı yapması ABD ve AB'nin bölgedeki tüm plan ve hedeflerini altüst etmiştir. Son yıllarda ABD'nin bölgemizdeki çıkarlarına ters düşen bir siyaset izleyen Türkiye, savunma sanayiinde önemli adımlar atmış, Rusya'dan aldığı S-400 füze takviyesi ile savunma gücünü artırmıştır. Ülkemizde üretilen İHA ve SİHA'larla hava üstünlüğü bakımından da dünyanın sayılı askeri gücü haline gelmiştir. Filosuna kattığı 4 sondaj ve 2 sismik araştırma gemisi ile Akdeniz'de doğalgaz arama çalışmalarını yoğunlaştıran Türkiye, KKTC ve kendi haklarını koruma ve kollama hususunda kararlı bir yol izlemektedir. Mavi Vatan'daki haklarımızın sonuna kadar korunması hususundaki kararlı duruş karşısında bölgedeki birçok hesap bozulmuştur. ABD ve Avrupa Birliği Türkiye'nin yükselen gücüyle nasıl baş edebileceği konusunda kapalı kapılar ardında plan ve tuzaklar hazırlamakta ve bölge ülkelerini Türkiye'ye karşı kışkırtmakta ve destek vermektedir. Çıkması muhtemel savaşta ABD'nin