2023 KKTC'nin tanınma yılı ilan edilmeli

Her yıl sonu yaptığım üzere, bitimine günler kala 2022 yılında Kıbrıs anlaşmazlığı bağlamında yaşananların bir muhasebesini yapmak istiyorum. Kıbrıs sorunu diye de anılan anlaşmazlıkta Rum komşularımızla herhangi bir yakınlaşma, ya da 'ortak zeminanlayış' bulmada Rum tarafının bilindik pozisyonunu koruması nedeniyle zerre kadar gelişme olmazken, KKTC için tarihi kazanımların elde edildiği başarılı denebilecek bir yıl oldu. Şubat ayında Rusya-Ukrayna arasında başlayan savaş çok kutuplu dünya düzeninin daha belirgin hissedilmesine, mevcut dengelerin altüst olmasına ve emperyalist sömürü düzene karşı net bir saflaşmaya neden oldu. Bu saflaşmada Avrasya'nın yükselişi, mazlum ülkelerin uyanışı tüm dengeleri altüst etti. Ortaya çıkan yeni düzen KKTC için birçok fırsat yaratmıştır. Çoktan hak ettiğimiz uluslararası tanınmamız bunun başında gelmektedir. Geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleşen BM 77. Genel Kurulu'nda Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada tüm dünya ülkelerine çağrı yaparak KKTC'nin resmen tanınmasını istemesi ve hemen ardından Kasım ayında "tarihi bir adım olarak nitelendirilen" KKTC'nin Türk Devletler Teşkilatı'na gözlemci üye olarak kabul edilmesi 2022'ye damga vurdu. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Kurul çalışmalarını yakından izlemek üzere gittiği New York'ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşüp, izolasyonların kaldırılması konusunda inisiyatif almasını istedi. Tatar, yeni bir müzakere sürecinin ancak Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün teyidiyle mümkün olabileceğini anlattı. Kıbrıs Türk tarafı resmi müzakere sürecine geçebilmek için Kıbrıs'ta iki ayrı egemen eşit devletin kabul edilmesi gerektiğini, federasyon görüşmelerine girilmeyeceğini vurgulamayı sürdürürken, Rum Yönetimi buna karşın BM parametrelerine uygun bir çözümü müzakere etmeye hazır olduğunu yineledi. Adada bulunan BM Barış Gücü'nün KKTC'de görev yapmasıyla ilgili sürmekte olan anlaşmazlık bu yıl ciddi boyuta ulaştı. Ocak ve Temmuz aylarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin(BMGK), KKTC'nin rızası alınmadan Kıbrıs'taki Barış gücünün görev süresini uzatma kararı alması gerginliği artırdı. Türk heyeti New York temasları çerçevesinde görüştükleri BM yetkililerine SOFA (Status of Forces Agreement) adıyla bilinen askeri statü anlaşması imzalanmasının şart olduğunu belirterek,anlaşmanın imzalanması için de bir aylık süre verdi. Bu süre geçtiğimiz ay doldu, KKTC'nin Ocak ayında bu yönde egemenliğine yaraşır bir yol izlemesi kaçınılmaz oldu. Yıl boyunca BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve UNFICYP Misyon Şefi Colin Stewart'ın ada gerçeklerini gözetmeden, iki toplumlu teknik komiteler üzerinden tarafları biraraya getirme çabalarına şahit olduk. Üzülerek belirtmeliyim ki ayrı bir 'halk' olarak ortaya koyduğumuz yeni siyasetimizle çelişen, bizi hala daha 'toplum' statüsüne indirgeyen bu tür tuzaklara düşülmüş olması rahatsız edici boyuttadır. Türk müzakerecinin ikide birde Rum müzakereci ile görüşmesi, uluslararası statümüzün tanınmaması ve müktesep haklarımızın iade edilmemesi halinde başlamayacağını söylediğimiz müzakerelere hazırlık yapılıyor algısı yaratmasından ve kararlı duruşumuzu sulandırmasından dolayı doğru olmamıştır. 2022 yılına damga vuran diğer bir konu da Rum tarafının Maraş konusunda her sıkıştığında ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği Güven Yaratıcı Önlemler(GYÖ) oldu. Mayıs ayında faşist