Tuzakları fark edemeyen bir genç

Çocuk yaşta iken "Can Kardeş" ile haşir neşir oldu, onu merakla okudu, oradaki yazı ve hikâyelerden etkilenerek Risale-i Nur'la ve nur simalı ağabeyleriyle tanıştı.

Delikanlılık çağına erişince; daha bir şevkle, heyecanla derslere, sohbetlere katılıyor, artık ağabeylerin verdiği vazifeleri isteyerek yapıyor...

Ağabeyler de onu sürekli hizmetlere teşvik için tebrik ve taltif ediyorlar; beraber pikniklere, gezilere gidiyorlar. Zaman zaman yaptıkları bilgi yarışmalarında verdikleri hediyelerle onu taltif ediyorlar.

Gençlik çağına erişince ağabeyler hizmetlerde hem onun önünü açmak, hem de onun hizmete katkıda bulunması için ona önemli bir imkân tanıdılar.

Uzunca bir zaman, bir taraftan sevdiği ağabeylerle beraber hizmetlere devam ederken, diğer taraftan da isteyerek seçtiği mesleği ekseninde iş hayatına devam eden bu gencimizde, kaynağını bir türlü bilemediğimiz bazı Saiklerle ağabeylere karşı bir soğukluk belirdi; sohbetlere de kerhen katılıyor gibi hâl ve davranışlar baş göstermeye başladı.

Kimselere açıktan bir şeyler söylemese de kıyıda köşede hususi olarak konuştuğu, bazı arkadaşlara bazı sitemlerde, tenkitlerde bulunması ağabeylerin kulağına gelse de onlar bu gibi tenkitleri görmezden gelerek ona karşı olan sıcak alâkalarını devam ettirdiler.

Aradan geçen zaman içerisinde, mesleğinin icabı olarak bilhassa cemaatin siyasi görüşüne ve tercihlerine muarız olan bazı insanlarla teşrik-i mesaide bulunan bu genç, belki de farkında olmadan bunların etkisinde kalarak, gün geçtikçe, beraber hizmetlerde bulunduğu ağabeylerden uzaklaşmaya başladı. Ama yine de ağabeyler, ellerinden geldiği kadar, ilişkilerin tamamen kesilmemesi için arayıp hâl hatır sormaya devam ettiler. Ama nafile...

Anlaşılan o ki bu gencimiz muhtemelen bir tuzağa düşmüştü. Suret-i haktan görünen, bu yeni "dost" kisvesindeki dünyalık adamlar bu gencimizi iyice kendilerine bağlamak için gece gündüz demeden arıyorlar, geziler tertip ediyorlar, ziyafetler çekiyorlardı...