Oltaya takılan balık misali

Yıllarca süren köy öğretmenliğim boyunca kayda değer hatıralarım oldu.Dönüp arkama baktığımda benim için her birisi hasretle andığım ilginç olaylar... Meslek hayatımın çoğu kuş uçmaz kervan geçmez denilen, her türlü yokluğun mahrumiyetin yaşandığı köylerde geçti. Çok fazla sıkıntılarla, problemlerle beraber oldukça keyifli, ibret dolu olayları da bizzat yaşadım veya şahit oldum. Nerede ise bir kitabı dolduracak kadar olan hayat serencamımı bir tarafa koyarak, bugün yaşamakta olduğumuz olaylar ile tam da örtüşen; yaşadığım, bizzat şahit olduğum bir hatırayı, derhatır ettim, onu paylaşmak istiyorum: Ders bitiminden sonra arada sırada yaptığım bir âdetim vardı; yakın çevre gezilerine çıkıyorduk. Bu defa da öğrencilerimle beraber köyün hemen yanında bulunan gölde olta ile balık avına çıktık. Ben oltanın ucuna küçük bir yem takıp; oldukça derin ve dibi gözle görünen suyun içine oltayı atıyorum; yemi fark eden belki onlarca balık yemi kapmak için hücum ediyorlar. Ve nihayet yeme önce ulaşan balık oltaya takılınca, onu büyük bir keyif ile çekiyorum. Tekrar oltayı suya atıyorum; bir yem uğruna canlarından olan arkadaşlarını gördükleri halde, yine yemi almak için saldırıya geçen balıkları çekiyorum. Derken kısa bir zamanda yüz kadar balığı yakaladığımı hatırlıyorum. Sonra anladım ki hayatlarını muhafaza etmek için lâzım olan akıldan, gerekli olan basiretten mahrum bir şekilde yaratılan bu mübarek hayvanlar kendilerine kurulan tuzakları fark edemediklerinden çoğu zaman; insanlara yem olmaktan kurtulamıyorlar. Akıldan mahrum olarak yaratılan balıkların bu gibi tuzakları tehlikeleri fark edememelerinin yadırganacak bir tarafı olamaz. Velâkin canını, malını, dinini, namusunu korumak için muhtemel her türlü tehlikeleri fark edip onlardan korunmak için Yüce Allah'ın verdiği