Musibetlerin sebepleri

Cenab-ı Hakk'ın durup dururken asla kuluna haksızlık veya eziyet etmeyeceğini bildiğimiz hâlde, çoğu zaman bu hakikati görmezden gelerek, başımıza gelen musibetlerin ve belaların sebeplerini, nedenini, niçinini düşünmeden, bizi rahatsız eden hadiselerden müşteki oluyoruz.

Başa gelen belalarda ve musibetlerde, bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz hatalarımızın ve kusurlarımızın payı olduğunu; yapmakta olduğumuz yanlışlarımızdan nedamet edip, pişman olup, istiğfar ile Allah'a sığınmadıkça, maruz kaldığımız belalarımızın ve sıkıntılarımızın son ermeyeceğini de çoğu zaman derk edemiyoruz.

Düçar olduğumuz musibetlerin, belaların ve felâketlerin en önemli sebebinin, gadab-ı İlâhî'yi celbeden isyanlarımız ve günahlarımız olduğu hakikatinin farkına varıp, ne zaman ki Gayretullah'a dokunan isyanlarımızdan vazgeçip Allah'a yönelirsek; Cenab-ı Hak da şefkatiyle, merhametiyle, maruz kaldığımız belalarımızı ve sıkıntılarımızı sona erdirecektir.

Böyle yapmazsak, "Yahu canlarımızı alan, mallarımızı telef eden bu depremler niye oluyor", "Ciğerlerimizi yakıp kül eden bu orman yangınları niye devam ediyor" gibi şikayetlerimiz ve sitemlerimiz devam edip gidecektir.

Evet şahsımıza veya umuma gelen musibetlerdeki ve belalardaki sebepler ve sonuçlar böyle olduğu gibi, bizi idare edenlerin yanlış uygulamalarından kaynaklanan belaları ve musibetleri de göz ardı etmemeliyiz.

Bediüzzaman'ın tespit ve teşhislerine kulak verelim: "...Eğer memur ise, kanun namına kanunsuz hıyanet eden, ilişen, o memlekete, o biçare ahaliye bir umumi tokada vesile olur. Ya zelzele, ya yağmursuzluk, ya hastalık, ya fırtına gibi umumi belalara vesile olur. Kendisi zahiren hususi tokat yememiş gibi görünüyor." (Emirdağ Lâhikası-1 s.68)

Belalara ve musibetlere sebep olan, bazı safdil insanların yapılan zulümlere seyirci kalmanın ötesinde, taraftar çıkarak adeta alkışlamasıdır.