Gençlerimize dua edelim

Zaman zaman bazı gençlerimizden; uzunca bir zamandır derslere katıldıkları halde dinî yaşantılarında müspet manada bir değişme olmadığını, stres ve huzursuzluk yaşadıkları gibi şikayetleri duyuyoruz, dinliyoruz.Evvelâ belirtelim ki gençlerimizin bu çeşit rahatsızlıklarının, farkında olmaları inşallah hayra alâmettir. Şikayetçi olup, bir arayış içinde olmaları da müspet manada atılan güzel bir adımdır. İçinde bulundukları sıkıntıların farkına varmayıp; ülfetle, gafletle haramlarla, günahlarla iç içe olmanın verdiği sıkıntıların çareleri noktasında bir kurtuluş reçetesi arayışı içinde olmamak kötüdür. Sıkıntılarının farkında olan ve bu noktada bir arayış içinde olanlar bilmeliler ki; manevi yıkım ve tahribat çok korkunç, çok dehşetli. Üstad Bediüzzaman'ın "helâket-felaket asrı" diyerek tehlikelere işaret ettiği bir asırda yaşıyoruz. Yine onun: "Her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede yüz günah insana karşı geliyor." demesiyle bu günahlara, bu haramlara karşı durup mukavemet etmenin ancak tahkikî bir imanla mümkün olacağını dikkate almamız lazım. Yine Üstad'ın: "Karşımda müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor." diye feveran ederek haber verdiği bu dehşetli yangının devam ettiğini anlıyoruz. Manevi tahribatın büyüklüğünü gördükten sonra çözümün de bir gayreti gerektirdiğini bilmemiz lazım. En kolay, en etkili çarenin de Risale-i Nur ile mümkün olacağını hatırlatıyor Üstad Bediüzzaman. "Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığını,