Bu tepe o tepe mi

Önce bir tespit; Milletlerin mağlubiyetleri salt savaş mağlubiyeti değildir. Fiillisıcak savaşı bugün kaybedersin yarın kazanırsın veya tersi. Asıl mağlubiyet zihinsel mağlubiyettir, karşı tarafın üstünlüğünü zihnen kabul etmektir. İbni Haldun'dan ödünç olarak ikinci bir tespit daha yapalım; Der ki Üstad: "Mağlup daima galibi taklit eder..." Osmanlılar art arda gelen savaş mağlubiyetlerinden sonra, 1700'lerin sonları, 1800'lerin başlarından itibaren yavaş yavaş Avrupa karşısında mağlubiyeti kabul etti. Hemen arkasından, İbn-i Haldun'un yanıltılmaya hiç tahammülü yokmuş gibi, Batı'yı taklit etmeye başladı. Askeri yapılanmadan eğitime, edebiyattan sanata, ekonomiden teknolojiye Batı'nın bütün kurumlarının bir benzerinitaklidini Osmanlı mülkünde tatbike başladılar. Osmanlı uleması her ne kadar Batı'yı taklide başlasa da, yeni açılan mekteplerden daha çok pozitivizm yanlısı öğrenciler mezun olsa da henüz en azından açıktan açığa, din karşıtlığı yapmıyorlardı. Hatta; Batı karşısında ki mağlubiyetlerini dinden uzaklaşmaya bağlayanların sayısı hiçte az değildi. Öyle ki; neredeyse, 'İslam terakkiye mani değildir' temalı, hiç değilse bir makale yazmayan münevver yok gibiydi... Cumhuriyet gelince; Her ne kadar Cumhuriyet askeri bir zaferin üzerine kurulmuş olsa da, zihnen mağlubiyeti tescilleyen bir mahiyet arz etti. Devlet tepeden tırnağa modern (Batılı) bir anlayışlataklitle inşa edildi. Üstelik bu kez, mağlubiyetin suçu milletin geçmişte ve halen var olandevam eden değerlerine yüklendi: Bundan en büyük payı din aldı. Geçmişe dair ne varsa hepsi inkar edildi, reddedildi. Onuncu Yıl Marşı'ndaki; "on beş milyon genç yarattık her yaştan" dizesi işte tam bunu anlatmaktadır. Bu hal, aralıksız 2010'lara kadar devam etti. Böylece, tam iki yüzyıldır bu milletin çocukları