Hüseyin Akın

Milli Gazete

Oyun ve eğlence

Daha çocuklukta tanışırız oyun ile. Oyuncaklarını hazır bulan bir çocuk değil isek çocuk aklımıza dayanarak önümüze çıkan her şeyi oyuncaklaştırmaya çalışırız. Oyuncaklaştırma içinde oyunun kendisini saklar. Çocuk yaşta dünyanın çıplak yüzüyle karşı karşıya gelmenin zorluğu bellidir. Realitenin insanı sarsan bir yanı da vardır. Dünyaya gelir gelmez

Öğle namazından çıkan gençler nereye dökülür

Mustafa Kutlu'nun 1992-93 yılları arasında gezip dolaştığı Boğaziçi'nin uğrak mekânlarından birisi de Kireçburnu'dur. 29 yıl aradan sonra yakın zaman önce yeni baskısı yapılan "İstanbul gezi yazıları-III-1992-93 Boğaziçi" kitabında Boğaz'ın Rumeli sahilinin altıncı burnu olan Kireçburnu'ndan bahsederken sözü Kireçburnu Gümrükçü İshak Camii'ne getir

Üçüncü mekânın diyalektiği

"Dünyada mekân, ahirette iman" sözünü hepimiz biliriz. Üzerinde pek kafa yormamış olsak da bu cümle meramımızı anlatmakta işimizi görüyor olmalıdır. Geçen gün bu söz üzerinde bir kere daha düşündüm. Ne yalan söyleyeyim, üzerinde kafa yordukça söz ağzımdaki yerini yadırgayıp tuhaf gelmeye başladı. Üzerinde şöyle bir oynama yaptım: "Dünyada iman, ahi

Gitti muhit, geldi çevre!

Eskiden muhit diye bir şey vardı, şimdilerde her ne kadar aynı anlamı karşılamasa da buna "çevre" deniliyor. Muhit kendine ait ve kendinden olanı bünyesinde taşıyan demekti. Eskilerin deyişiyle efradını cami ve ağyarını mâni bir kelime. Muhit kendinde olmayanı dışında tutar. Kendinde olanla organik, köklü bir bağı vardır. Muhit korunaklıdır, müşter

Karabatak dergisi Mevlid-i Şerif dosyası

Halka inmekle, geleceğe kalmak birbirini bütünleyen sebep sonuç ilişkisi. Halk nüfusu ile olaylara ve durumlara hükmederken elit ve seçkin kesim nüfuzu ile toplum üzerinde müessir olurlar. Bir şiir düşünün ki sadece yazıldığı dönemi değil asırları etkisi altına alıp dilden dile dolaşıyor. Halkın teveccühünün dışında bir medya gücü olmamasına rağmen

Okul, okula gider mi

Toplumsal ahlâki açığın yükünü okullar ne kadar taşıyabilir Görünür, ölçülebilir, hesap edilebilir başarıya endeksli bir okul eğitiminin (öğretiminin) toplumun şikâyet ettiği davranışsal sıkıntılara çare olamayacağı gayet açıktır. Okullar muayyen saatte açılıp yine muayyen bir saatte kapanan kurumlardır. Hem giriş hem de çıkış kapıları vardır. Aile

Görüşemiyoruz..

Yolda kime rastlasam aynı soruyu soruyor: "Görüşemiyoruz", "Nerelerdesin, niye görüşemiyoruz" Tam da 30 puanlık sorular bunlar. Ah bir bilsem bunun cevabını hemen söylemez miyim Benim verdiğim cevaplar da herkesinki gibi: "Sorma ya, evet, iş güç işte!" Soru geçiştirmek için olunca cevap da onunla uyumlu oluyor. İki tanış insan uzun süredir bir aray

Kar aslen Erzurumludur

Kar beyazdır; tam da ismi ile müsemma o karbeyazdır. Aydınlıktır, muştudur, berekettir. Nasıl onu esarete ve felakete dönüştürdük Beyazda olmayan siyahı gördük galiba. Çağın modernleri olarak istiyoruz ki mevsimlere hükmedelim. Yağmur biz nasıl istiyorsak öyle yağsın, kar bizim istediğimiz yerlere yine arzuladığımız ölçüde yağsın. Tabiat son sözünü

Muhtasar şair lügati

ÖMER ERDEM: Önce ismini duydum. Sonra şiirini okudum. Kalabalıklarda rastlayamadığım bir şair oldu hep. İlk gençlik yılları Diriliş mektebinde geçtiği için midir bilmem ben onda hep bir Sezai Karakoç sessizliği fark ettim. Sanki bir odaya girdiğinde o odayı çepçevre kuşatacak bir sessizlikti bu. Şiirlerinde bağırmayan, kendini göstermeye çalışmayan

Düştüğümüz yer

Düştüğümüz yer neresi Herkes hangi yükseklikten kendini yerde buldu ise bu soruyu ona göre cevaplayacaktır. Damdan düşenler, gözden düşenler, pahadan düşenler, küme düşenler, çatıdan, bacadan düşenler, hepsi ayrı bir tecrübeyi dile getirecektir. Asıl düştüğümüz yerin neresi olduğunu kalkmak istediğimiz yere göre kestirebilirsiniz. Yani nereden kalk