"Türkiye'nin ne güzel yolları var" turu!..

Frankfurt'ta yaşayan arkadaşım Doktor Erdoğan Karatay'dan bir mesaj aldım.. "Sevgili Ağabey" diyordu.. "Alman medyasında okudum, Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'nun ikinci etabında, bir seyirci yarışçıların yolunda yürürken, bir bisiklet gurubu ona çarpıyor. Fransız bir bisikletçi kırık nedeniyle acil ameliyata alınıyor. Bir polis ve bir sürü bisikletçi yaralanıyor. Bu haber Türk basınında var mıydı" Vardı doktor.. Vardı ama, genelde polis-adliye haberlerinin yer aldığı üçüncü sayfalarda.. Çünkü spor sayfaları, "57. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu"nu izlemiyor.. Tek sütun bir habercik giriyorlar, fazla fazla.. İlk turlar, 60'lı yıllarda, Ankaraİstanbul arasında 3 etap koşulurken, gazeteler, muhabir, yorumcu ve foto muhabirlerinden oluşan kalabalık ekiplerle izler, hatta manşetten girerlerdi. Televizyonun olmadığı günlerde, millet bisikletçi adlarını nerdeyse ezbere bilir, hatta "Kim kazanır" diye iddialaşırdık. Biz Ankara'nın minik yerel gazetesi Yeni Gün bile, en az üç kişi ile takip ederdik yarışı ve manşetten verirdik.. O zaman iki şey vardı. 1- Gazeteler spor sayfası yapardı. 3 büyükler futbol sayfaları değil. 2- Konya ve Balıkesir stadyumlarında atletizm pisti değil, bisiklet velodromu vardı ve buradaki yarışlar büyük ilgi toplardı. Özellikle Konya bir bisikletçi üreten merkez olmuştu. Bugün ikisi de yok.. Yok ama, büyük masraflarla, büyütülmüş Türkiye Bisiklet Turları, adının başına "Cumhurbaşkanlığı" gibi ülkeler için en kutsal makam adı eklenerek yapılıyor ve kimse yazmıyor.. Çünkü kimse izlemiyor.. Hem de TRT'nin yanında Eurosport gibi bir dünya televizyonu yayınladığı halde.. Dayısından kuzenlerine, ağabeylerine, tümüyle gazeteci bir aile içinde yaşamasına rağmen, kız kardeşim sporu sevmez.. Ama geçin Fransa, İtalya ve İspanya gibi dev turları, Paris-Nice Yarışı, Bask, Katalon Turu gibi küçük turları bile tiryaki gibi izliyor, son yıllarda.. Bi ara dayanamayıp sordum.. "Spordan zerre hoşlanmazsın. Bu tur tiryakiliği nerden çıktı." Efendim, etapların geçtiği yerlerdeki doğal ve tarihi manzaralar, yeni yerleşimlerin görüntüleri ve verilen bilgiler harikaymış. Seyrediyormuş. Yarışanı değil, yarışılan yeri seyrediyormuş, öğreniyormuş.. Düşündüm haklı.. Adamlar turu "yaşayan bir coğrafya dersi, turizm reklamı" gibi yapıyorlar.. Öyle muhteşem doğanın içinden geçiyor ki yarışçılar.. Yol boyu öyle harika tarihi mekânlar var ki. Mimari dünyada "mabet" inşa ederek başladı, derler.. Kent içlerinde ne kiliseler, dağ başlarında ne manastırlar, yol boyu ne kaleler, kuleler görürüz. Hepsinin üzerine de, o yapı ile ilgili bilgiler biner.. "Şu tarihte yapıldı. Şu tarihte yandı. Yeniden yapıldı.. Falan filan.." Hele doğal güzellikler. Sahiller ayrı, dağlar ayrı.. Bir köyden geçerler. Bayağı köy. Ama nasıl güzel yapılar.. Nasıl pırıl pırıl bir yaşam.. Bir defasında Serpil telefon etti.. "Şu güzelliğe bak ağbi. İnsanın her şeyi satıp, gidip bu köye yerleşesi geliyor.." Turun amacı bu zaten dünyada.. "O dağı, o sahili, o köyü, o kiliseyi, o manastırı, o kaleyi göresi gelsin insanların da, bir dahaki tatil planlarını ona göre yapsınlar.." Bir de bizim tura bakıyorum, hem de Eurosport'ta.. Dünya izliyor yani.. Yahu Türkiye Turu, Bodrum'dan başladı.. Denizi görmedik.. Bodrum Kalesi'ni bir saat sonra tepeden çekilmiş, 30 saniye gösterdi. Yahu o kalenin içinde harika Bodrum Müzesi var. O müzede dünyanın ilk batıklarından biri sergileniyor. Deniz arkeolojisi şaheseri.. Göster ve iki satır yazsana.. Hayır.. Etap, sadece otobanlarda, otoban olmayınca da bölünmüş yollarda koşuluyor. Dünyada varsa izleyen, Türkiye diye gördüğü sadece otobanlar ve yollar.. "Aman Türkiye'de ne güzel yollar varmış, hemen gidelim!.." Bu kafa ile tur yapılır mı. Yahu, bir etap Efes'te başlıyor.. Meryem Ana'nın ölüp gömüldüğü yer. Yani Hıristiyan dünyası için hac yeri gibi.. Yahu göstersene.. Yazsana.. Tarihi Efes Tiyatrosu'nu gösteriyor üç saniye, zerre bilgi yok.. O muhteşem antik kütüphaneyi, mimari şaheserini anlık gösteriyor ama zerre bilgi yok.. Eurosport'un canlı yayınladığı, sonra tekrar ettiği etabı izleyen Avrupa'da binlerce insan seyahat acentesine koşmalı, kendine ve ailesine Efes Turu ayarlamak için. Hayır.. Bizimkiler işin Kültür ve Turizm yanını hiç düşünmemişler.. Yan ödüllerden biri "Türkiye'nin Güzellikleri!." Yani etap boyu geçilen bir güzelliğe en evvel varanlar puan alıyor ve bu ödül için sıralanıyorlar. Ama görüntüde ne o güzellik var, ne de tanıtımı için hazırlanmış, 1 dakikalık bir belgesel.. Yahu, tur etapları belirlenirken, Bisiklet Federasyonu mutlak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği yapmalı.. Dünyanın her yerinde birbirinin aynisi otoban ve bölünmüş yolları değil, o doğal ve antik muhteşemliklere giden her biri birbirinden ilginç ara yolları tercih etmeli.. Mesela Çeşme-İzmir arası otobandan değil, sahilden, eski, dar, uzun ama dünya güzeli yoldan geçmeli.. Bodrum'dan, sahil ve yakın dağlarındaki doğal ve antik güzelliklerle dolu hazinenin içinden geçip, İzmir, Ayvalık, Çanakkale üzerinden İstanbul'a gitmek ve bunu televizyonla dünyaya yayınlamak ne demek. Dünyanın en büyük seyahat ve tur acentelerinden biri ETS'yi kuran ve bu hale getiren Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy bunu bilmezse, kim bilir dünyada. Ama turu organize edenler, Ersoy'a gittiler mi. Yanlarına Ulaştırma Bakanlığı uzmanını da alıp, etapları ve pedala basılacak yolları birlikte tespit ettiler, bisikletçiler yanından geçerken, o doğal ve tarihi güzellikle ilgili 30 saniye1 dakikalık belgeseller hazırlama görevi Turizm Bakanlığı'na verildi mi. Geçen sene dünyanın en ama en güzel doğal ve antik güzelliklerine sahip Alanya-Antalya bölgesinde etap, otobanda