Askılıkta unutulan dertler!..

Ekranlar, sosyal medya ve gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde kirlilik devam ederken memleketimden manzaralar arasında umut verici birkaç satır arıyorum. Bazen arkadaşlar "Koca bir ülkeden olayları cımbızla çekip önümüze koyma" diyorlar. Ben de onlara "Haklısınız(!) kocaman bir orman yangını da küçük bir kıvılcımla başlar!.." diyorum Ciddi bir makale yazarı "Yüzünüzün gülmesini istiyorsanız akşam eve dönerken günlük gaileleri ve kederleri ceketiniz ile beraber askıya asın, evde sizi meşgul etmesin!.." diyor. Ama gerçek çok farklı dışarıda bizi çarpan dertler evde de başköşeye oturup bizi bekliyor. Bende iz bırakan iki meseleyi askılıktan alıp paylaşalım İlki "Bizler iktidara gelene kadar sakın kimse otomobil satın almasın, geldiğimizde halkımızın en çok rağbet gösterdiği araç segmentlerinde ÖTV'yi çizeceğiz, sadece lüks araçlardan ÖTV alacağız" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun güya çelme taktığı İmamoğlu'nu başkanlık yarışında elemine etmesi(!) Kılıçdaroğlu'nun parlak fikirlerini toplasak birkaç ciltlik çok satanlar arasına rahat girecek bir mizah kitabı olur ve bu arkadaş "Ben cumhurbaşkanı olacağım" diye ortalıkta geziyor. Hayret verici olan onun aday olması değil ciddiye alıp arkasında takipçi bulması ve daha hayret verici olan iktidar cenahından bazı siyaset okuyucularının da bunu siyasi bir tehdit olarak görüp ciddiye alması. Hatta bu parlak fikirlerin rüzgârına kendilerini kaptıran çoğu siyasetçi Kılıçdaroğlu'na rakip olmak için yarışa girecekler diyen de var. Demek ki bizim göremediğimiz bir cevher var. 2023 seçimlerinin geride kalanlarla kıyaslandığında tarihinin en önemli seçimi olacağından şüphe yok ama benim de başkanlık yarışını hurda ambarına dönen altılı masa karşısında Sayın Erdoğan'ın daha önceki seçimlerden çok daha açık ara önde bitireceğinden şüphem yok. Ancak bu sonuç Meclis'teki sandalye dağılımını garanti etmez, Başkanlık ile Meclis arasındaki makas hâlen açık duruyor İkinci takıntım; Bursa'da ortaya çıkarılan "Çöp Ev" ve tahminen bir yıldır odalarının birinde kilitli tutulan küçük bir çocuğun hikâyesi. Kira borcunu ödemediği için icra takibi ile tahliyesi istenen evde ekipler temizlik çalışmasına başladıkları sırada bir odanın kapısının kilitli olduğunu fark ediyor. Kapıyı kırarak içeri giren temizlik görevlileri, çöplerle dolu odada baygın hâlde yatan bir çocukla karşılaştı. Çocuk hastaneye tedaviye teyze de sorgulamaya alınırken ortaya annesi olduğunu söyleyen bir kadın çıkıyor. Herkes soruyor tabi, "Sen kimsin kadın.." Cevap "Ben çocuğun annesiyim(!)" demez mi.. Tam Şener Şen filmi Bu gelgitler