İslâm insanı

Ey dil ey dil niye bu rütbede pür gâmsın senGerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın senSecde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin senBildiğin gibi değil cümleden akvemsin senRûhsun nefha-i Cibril ile tev'emsin senSırr-ı Hak'sın mesel-i Îsî-i Meryem'sin senHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin senMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsinŞeyh GâlibBir İslâm büyüğüne, mutasavvıf şâirine insanı böyle tarif ettiren, onu "kâinâtın süzülmüş özü, varlık ve oluşların gözbebeği" olarak telakki ettiren irfan, İslâm irfanıdır. Bu irfanın kaynağı Kur'ân-ı Kerim'dir ve en kâmil insan örneği olan Fahr-i Kâinât'tır (s.a.). Bu kaynağa göre Allah Teâlâ insanı "ahsen-i takvim" üzere; yâni yapı ve oluşların en güzeli, en mükemmeli içinde yaratmıştır. Ancak bu mükemmel yapı bir potansiyeldir, bir kabiliyettir, bi'l-kuvvedir, onun fiil haline gelmesi, gerçekleşmesi insanın irade ve tercihine bırakılmıştır. İnsandan başka bütün varlıkların tekâmülü ilâhî kaderin çizdiği seyri takip eder, onu değiştirme iradesi ve cehdi varlığın kendisinden gelemez. İnsana ise muhtemelen "emanet" ile bu kastedilerek akıl ve irade verilmiştir, akıl ve irade ona bir yandan hürriyet, hür karar ve eylem alanı, diğer yandan yükümlülük ve sorumluluklar getirmiştir. İnsan akıl ve iradesi ile doğru da yapar yanlış da, günah da işler sevap da; egosuna, nefsine, güdü ve heyecanlarına, şehvet, gadap ve hırsına... da kul olabilir Allah'a da; meleklerden üstün de olur, hayvanlardan aşağı da...İşte insanın yaratılış itibariyle yapı ve özelliği (fıtratı) budur; insan bu fıtratta yaratılmıştır. Onu, fıtratı için mümkün olan en yüksek kemâl mertebelerine ulaştıracak iki kanat; iman ve amel-i sâlihtir. İman gaybedir (Allah'a, peygamberliğe, âhirete, rûha, yaratılışa, dirilmeye, hesaba, mîzana, sırata, cennete, cehenneme... dir), sâlih amel ise dünya hayatını, hür bir seçim ve tercih sonucu olarak, Allah'ın muradı ve rızası doğrultusunda yaşamaktır. Allah'ın rızasının hangi konuda ne olduğunu öğrenmenin kaynağı Kur'an ve Sünnet, anlama ve yorumlama usûlü ictihaddır. Bilenler ictihad eder, bilmeyenler bilenlere sorar ve gereğini yerine getirirler. Allah'a kul olmayan insanın hür olması mümkün değildir, hürriyetin ideal formülü "Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" şeklinde Fâtiha sûresinde ifade edilmiştir. Allah'tan başkasına itâat etmek ve başkasından yardım dilemek durumunda olan