Gençleri dert edinenlere dair

Her devirde yaşlılar gençlerden şikâyet etmişler, "zemane gençleri" demişler, kendi örf, adet ve alışkanlıklarını tevarüs etmediklerinden şikâyette bulunmuşlardır. Şimdiki zaman da -sanki bunlarda kusur yokmuş gibi- orta yaşlılar ve yaşlılar bir yana bırakılıyor, "kendilerince eğitimci ve ıslahatçı" olanlar gençlerin durumunu dert ediniyor, onların dindarlık, edep ve ahlâkından şikâyet ediyor, yoldan çıktıklarını, dijital ve sanal dünyaya dalıp tabii ve normal olanla alakalarını kestiklerini dinsiz veya deist olduklarını söyleyip yakınıyorlar.Tarihten bir yaprak:Bugün kimse -edep ve ahlâk dışı olanlar müstesna, mutlak manada- sinemayı kötü görmüyor, her yaşta insanın film seyretmesini tehlikeli bulmuyor.Benim çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda Türkiye sinemalarında gösterilen yabancı filimler Amerika menşeli kovboy filmleri ile Mısır filmleri idi. Yerli filmler de oldukça masum filmlerdi. Buna rağmen dedem (anamın babası) "Sinemaya gittiğini görür veya duyarsam seni öldürürüm" dedi, ama biz bir yolunu bulur sinemaya giderdik.Aradan yıllar geçti, biz hoca olduk, rahmetli Yücel Çakmaklı birkaç arkadaşı ile bize geldiler, başka din, ahlak, dava ve amaç sahiplerinin sinema yoluyla gençler başta olmak üzere insanları saptırdıklarını, sinemaya karşı vaaz, nasihat, bir takım oyunlar, spor vb. ile mücadele edilemeyeceğini, sinemaya karşı sinema ile mücadele edilebileceğini, bu sebeple bir şirket kurduklarını, Müslüman zenginleri ikna edip şirkete ortak olmalarını sağlamak için bizden yardım dilediklerini söylediler. Merhum arkadaşım Bekir Topaloğlu ile önlerine düştük, birkaç toplantı yapılmasını sağladık. Hiç unutmam bir zengin Müslüman şöyle demişti: "Siz Müslümanca film yapacağız diyorsunuz, bizim çocuklarımız bunlar yüzünden sinemaya alışırlar, kötü olanları da seyreder ve bozulurlar". Hâlbuki o, bunu söylerken büyük bir ihtimalle benim çocukluğumda yaptığım gibi onun çocukları sinemada idi.Müslüman zenginlerin bu işe kafaları yatmadı. Bir renkli film 500 bin liraya mal oluyordu, ancak 300 küsur bin lira temin edilebildi. Buna rağmen gayretli ve hamiyetli gençler Huzur Sokağı isimli kitabı "Birleşen Yollar" adıyla senaryoya çevirttiler ve ilk renkli filmi yaptılar. Arkasından Necip Fazıl'ın bir iki romanından film yaptılar. Bu filmler tuttu; bizimkiler seyredip mendilleri gözyaşlarıyla ıslanmış olarak sinemalardan çıktılar, ama maddi destek olmadı, gençler de borçlandılar, o zaman için bu hizmeti devam ettiremediler.Kıssadan hisse:Bugün bir kısım gençleri yoldan çıkaran nedir Bu soruyu sormak durumundayız. İkinci sorumuz şu olmalıdır:Peki, biz buna karşı ne yapabiliriz, hangi meşru yol, çare, ilaç, teknoloji, san'at ve imkânı kullanabilirizBunları kullanabilecek yeterli sayı ve kalitede insanımız, bilgi ve teknolojimiz var mıYoksa işe nereden başlamalıyız.Merhum Mehmet Akif'in şöyle söylediği