Allah'ın hükmü, âlimlerin hükmü, Vehhâbîler

SoruSaygıdeğer hocalar,Ehlisünnet olmayı Kur'ân'la ilişkilendirmek için Kur'ân'da geçen "Allah'a ve Peygamber'e itaat edin" ayeti gösteriliyor. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in ilk sünneti Kur'ân'ı anlamaktır. Çünkü Kur'ân, Hz. Cebrail Aleyhisselam tarafından kendisine iletildiği zaman Peygamber Efendimiz ilk olarak Kur'ân'ı anladı ki, dini öğrensin.O zaman ehlisünnet cemaatleri de Peygamberimiz'e itaat ederek öncelikle Peygamberimiz'in ilk sünneti Kur'ân'ı anlayarak, Kur'ân'daki "Hüküm sadece Allah'a aittir" ayetine itaat etmeli. Hocaların, âlimlerin, mollaların hükümlerini hâşâ Allah'ın hükmü gibi görmemeli. Böylece Allah'ın yasaklamadığı şeyleri din diye dayatmamalı ve âlimleri, kabirleri kutsal mekânlar değil de, sadece Allah yolunda yol göstermiş insanlar olarak görmeli ve tevhidin tek olan Allah'a iman (İhlas suresinin belirttiği gibi), EHAD, tek olarak Allah'a ibadet ve duayı hayatının her alanında icra etmeli değil midir Oysa günümüzde cemaatler âlimleri kutsal varlıklar gibi görüyor. Oysa Kur'ân'da Hristiyan ve Yahudilerin de bu tür yanlışlığa düştüğünü belirtiyor.Bu tevhid farkındalığında, halife isimlerinin Allah'a ibadet mekânı camilerde yer alması tuhaf değil midir Bunun Vehhabilik, Selefilik vb. ilgisi yoktur. Fatiha suresinde her rekatta "İyyake na'budu ve iyyake nestain" diyerek "Sadece Allah'a ibadet eder ve Allah'tan medet umarız" demiyor muyuz Saygılarımla (İ.T.)Soruları ayırarak cevap yazacağım:1. O zaman ehlisünnet cemaatleri de Peygamberimiz'e itaat ederek öncelikle Peygamberimiz'in ilk sünneti Kur'ân'ı anlayarak, Kur'ân'daki "Hüküm sadece Allah a aittir" ayetine itaat etmeli CevapEhlisünnet cemaatleri elbette Kur'ân'ı anlamaya çalışıyor. Bu vazife aslında bütün müminlere aittir, fakat hayat şartlarının müsait olmaması yüzünden yine Kur'ân'daki emre uyarak bilmeyen bilene sorar olmuştur. Hiçbir ehlisünnet âlimi Allah'tan başkasının dinî hüküm koyabileceğini söylemez ve böyle bir inanç taşımaz. Peygamberimiz'in Kur'ân dışında açıkladığı dinî hükümler de Allah'a aittir, Allah bir başka şekilde vahyetmiştir.1. Hocaların, âlimlerin, mollaların hükümlerini hâşâ Allah'ın hükmü gibi görmemeli. Böylece Allah'ın yasaklamadığı şeyleri din diye dayatmamalıCevapHiçbir ehlisünnet âlimi veya sıradan mensubu "hocaların, âlimlerin, mollaların" hükümlerini, Allah'ın Kitabı'ndan ve hükmünden bağımsız olarak ortaya konmuş hükümler olarak görmez ve böyle bilmez; âlimlerin söyledikleri ve yazdıkları anlama yoluyla Kur'ân'a dayanmakta ve bu mânâda Allah'ın hükmü olmaktadır; "Bizim anladığımıza göre Allah'ın hükmü şudur" demektedirler; zaten başka türlü de Allah'ın hükmü bilinemez.1. Âlimleri, kabirleri kutsal mekânlar değil de, sadece Allah yolunda yol göstermiş insanlar olarak görmeli ve tevhidin tek olan Allah'a iman (İhlâs suresinin belirttiği gibi) EHAD, tek olarak Allah'a ibadet ve duayı hayatının her alanında icra etmeli değil midir Oysa günümüzde cemaatler, âlimleri kutsal varlıklar gibi görüyor. Oysa Kur'ân, Hristiyan ve Yahudilerin de bu tür yanlışlığa düştüğünü belirtiyor.Cevap"Kutsal mekânlar", "kutsal varlıklar" ifadenizden maksadınız oraları ve onları hâşâ Allah gibi kendilerine ibadet edilen veya Allah adına hüküm koyan, icra eden varlılar gibi görüyorlar" demekse, bu ehlisünnete iftira olur. Kimse belli bir mekâna tapmıyor, belli bir şahsı hâşâ Allah'a eş koşmuyor! Bütün ehlisünnet Müslümanlar bir Allah'a ibadet ederler ve hiçbir şeyi ona eş koşmazlar.İnsanlar Allah'a yakınlık ve bu yakınlığın bahşettiği olgunluk, etki, eğitim kabiliyeti bakımından eşit değildir. Evet, her mümin için bu kapı açıktır. Kutsi hadiste "Farz ve nafile ibadetler ile kulun Allah'a yaklaşacağı ve sonunda bütün organlarının Allah'ın emrine gireceği" müjdeleniyor ve bu imkân belli kişilere özgü değildir; kim kemiyet ve keyfiyet bakımından yeterli ibadet yaparsa o, hadiste geçen ifade ile "velî" olur. Bu insanlara saygı gösterenler, onların sohbetlerine katılanlar, tavsiyelerine