Su cam gibi... mi

Güneş yakıcı, gölge boğucu... Göz alabildiğine uzanan çamlık, çadır kalabalığıyla karman çorman bir halde... Evdeki iş düzenini aynı hamaratlıkla sürdüren kadınlar ve çılgın gibi koşuşturan çocuklar... Denizden gelen tuzlu suyla gargara sesleri... Önce gözleriyle etrafı kolaçan ediyor; sonra yavaşça şezlonga uzanırken çıplak göbeğini ovuşturup bir "Ohh!" çekerek, yanındaki kayınçoya "Vallahi bu yaz buraya gelmekle iyi yaptım" diyor; "kafa dinleme ihtiyacım vardı!" Ardından bir "Oh!" daha... Şezlong kırık, gürültü müthiş, iç sıkıntısı yoğun ama olsun... Bu "Oh!"ları kendi kendine birkaç kez tekrarlarsa, gerçekten kafasını dinlediğine inanacak sanki... Bir de şu az ilerideki gençlerin raptrap müzikleri olmasa: "Kefil günaha, esir zamana Kime gülersen vezir dünyana Hepsi Polyanna, tapar yalana." Gökova'nın en güzel koylarından biri... Su cam gibi... Öyle mi gerçekten Ama küçük bir koyda bunca tekne sıkış tepişken nasıl emin olunabilinir Teknenin pruvasından geriye doğru sesleniyor: "Aşkımmm, ne iyi yaptık bu yaz tekne tutmakla değil mi" Birden bir motor gürültüsü... Bir jetski artistik hareketlerle teknenin yanından geçip gidiyor... "Tekne tuttuğunda vereceğin paraya acıma" demişti arkadaşları; "çünkü mis gibi kafanı dinlersin!" Bu mu yani İçinden tekrarlıyor... "Su cam gibi... Tabiat çok güzel... Oh!" Tekrarladıkça inanacak belki... Bu tablolar... Bu kendini ve başkalarını ikna etmek için