Sıradan, çok sıradan bir gün

Kedim Temmuz gün ışığını gördüğü anda balkon kapısının önünde nöbet tutmaya başlar... Kalktım, ilk iş olarak balkon kapısını açtım. Güneş özlenmiş belli ki... Temmuz derhal koltuğuna çıkıp beni beklemeye başladı. Kahvemi ve tabletimi alıp yanına oturdum. Baktım, naneler ve Antalya'dan getirttiğim biber fideleri iyi durumda. Balkon duvarları kabarmış, oturduğum koltuk geçen kışın neminden harap olmuş, elektrikli panjur bozuk. Amma velakin, bunları yaptırmak hiç içimden gelmiyor. Pandemi sonrası şu çok açık: Artık "life style" heveslerine karnım tok! Yıllardır dünyadan söz ediyorum, memleketten, insandan... Bugün hayatımın sıradan bir gününden söz etsem, ne olur "Bu ne yahu, dünya yıkılıyor, adam ne diyor" diyen olursa, okumadan geçsin... Zaten hangimizin hayatında dünyanın hali, memleketin sorunları, insanın dalgalı ruh halleri yok ki! Mesela öğle saatini biraz geçe yazımı yazmak için gittiğim kafeye berberim Ahmet uğradı. Heyecanla "Abi biliyor musun, bizim buralarda orta boy saksı kıtlığı var" demez mi! "Neden" Cevap tahmin ettiğim gibi: "Herkes evinde domates, biber ekiyormuş abi! Bütçeyi öyle kurtaracaklarını sanıyorlar." Yazımı bitirdim; kahve ve çaya 40 küsur lira ödeyip çarşıda dolaşmaya çıktım. Ortalıkta pek insan yok, halbuki sırf hava açtı diye bile inilir, sahildeki çay bahçelerinde soluklanılırdı. "Bayramda sıfırı tükettiler" dedi kokoreççi. "Bana sorarsan, pazartesi banka hesaplarına ve kartlarına baktılar ve üç dört gündür