"Osmanlı bozgunu bitti"

Dostumuz Engin Ardıç dünya hayatını tamamladı. Allah rahmet eylesin... Resmi ideolojinin zihinlerimizi körleştiren yalanlarına karşı yalın kılıç savaşan, eşsiz bir kalem ustasıydı. Keder içinde lafı dolandırmak yerine çok önem verdiğim 28 Ekim 2010 tarihli yazısına yer vereyim istiyorum. Lakin köşem dar, sığmaz, bazı yerlerini çıkarmak zorunda kaldım. Buyrunuz, Engin'in "Osmanlı Bozgunu Bitti" başlıklı yazının bir bölümü aşağıda... Meraklısı, internet üzerinden tamamını okuyabilir. Kemal Tahir'in unutulmaz "tesbitlerinden" biridir. Demişti ki: "Osmanlı bozgunu bitmedi, içimizde yaşıyor." Buna unutulmaz bir cümle daha ekleyelim. Gelmiş geçmiş en büyük üç beş romancıdan biri olan William Faulkner'ın lafıdır: "Geçmiş asla ölmüş değildir, geçmiş geçmiş bile değildir." Bunları bilemeyenler, göremeyenler hem kendilerine hem Türkiye'ye çok vakit kaybettirdiler... Tarihle bağlarını kesinlikle kopardıklarını, "tertemiz ve bembeyaz bir sayfa açtıklarını" söyleyenler ancak kendilerini kandırdılar. Bizim kuşağın haylaz çocukları, ülkelerini tanımadıkları, geçmişlerini bilmedikleri için Türkiye'yi "yarı feodal, yarı sömürge ve mazlum bir üçüncü dünya ülkesi" sandılar ve hem kendi başlarını yaktılar, hem kör topal gelişmeye çalışan demokrasiyi. Oysa halk "Osmanlı olduğunun" farkındaydı, kollektif bilinçaltında. Asla unutmamış, vazgeçmemişti. İsteseydi de bundan yüz çeviremezdi, emirle komutla olacak iş değildi. Bu nedenle de ne alafranga bürokratlara yüz verdi, ne de özenti solculara. Halk, Kore'ye asker gönderilmesine niçin tepki göstermemişti sanırsınız Çünkü uzun zamandır ilk kez "denizaşırı bir sefere" çıkılıyordu, Tahsin Paşa halka Piri Reis gibi geliyordu, tabii bilinçaltında... 1699 yılından beri toprak kaybedenler, ilk kez "dış müdahalelere" girişmeye, hatta kaybedilmiş muazzam toprağın