Mecburuz...

İçimizde harlanmaya çalışılan "yabancı düşmanlığı" ve "ırkçılık" ateşini de... Giderek tatsız bir biçim kazanan "düzensiz göçmen" akınını da konuşup tartışmaya ve nihayetinde çözmeye mecburuz. Tamam! Yalan dolanla tıka basa doldurulan, sosyal medyanın berbat manipülasyonlara alet edildiği çok sert bir mesele... Biliyorum... Her yanı provokasyon bu meselenin... Üstelik daha konuşmaya başladığımız anda bile bu toplumun güzel ve müşfik özelliklerinin birer birer sohbet ortamından uzaklaşmaya başlayacağından çekiniyoruz. Ama biz "Yok!" deyince yok olacak bir mesele değil! Kendimizi aldatmayalım. Burada Batı'nın bize dair kısa vadeli hesapları önemli... Birincisi... Batı kendini kurtarmak için, Türkiye'nin sınırlarındaki son göçmen tamponu olmasını istiyor. "Kirli göç"ün Türkiye'de durdurulmasını planlamışlardı. Yaşlanan nüfuslarına "bakıcı" olarak ihtiyaç duydukları göçmenleri ise eski Doğu Avrupa ülkelerinden elde edeceklerdi. Nitekim gelişmeler bu yönde ilerliyor. İkincisi... Batı, Türkiye'nin içine sosyal huzursuzluk mayınları bırakmayı sever; bu yüzden gizli ve açık biçimde göçmen meselesini kaşıyorlar, kaşıyacaklar. Kabul edelim ki, bu açıdan 2015- 2016 yıllarında bizi çok hatalı kararlara sürüklediler; "AB aklı" yerine kendi tecrübelerimizin ışığında önlem almak için geç kaldık. Toparlanmak yıllar alacak. Ancak pek dikkat edilmeyen bir nokta daha var. Geçen yıl dikkat çekmiştim.