"Teşrin ortalarına doğru saadetleri gölgelenmeye başlamıştı. Her ikisi de kendi içlerinde bu saadetin bir nevi durgunluk içinde mumyalanmayı andırdığını müphem surette duyuyorlardı.
Kanlıca kahvesinde bunları konuştular.
Bu en güzel günlerinden biri olmuştu."
Sabah mesaj kutumda bir arkadaşımdan gelen yukarıdaki satırları görünce, "Hah işte!" dedim içimden; "Tanpınar'ın huzursuz Huzur'unu okumak bu mevsime nasıl da yakışır..."
Teşrin diyor ya, Tanpınar...
Teşrin, 1925 yılında kullanımına son verilen Rumi takvime göre ekim, kasım aylarını kapsayan dönem...
Aşağı yukarı teşrin-i evvel, ekime; teşrin-i sani ise kasıma denk düşüyor.
Eylül, ayrı tabii; sonbahardan sayılır mı, "ilk güz" dedikleri o mudur, belirsiz kalır.
Nurullah Genç bir şiirinde belki bu yüzden eylüle şöyle seslenir: "İhanete uğramış bahar gibisin."
Ama ben eminim...
Hiç şüpheye düşmeden yazdım, söyledim ki, eylülün gerçeğini kurgu takvimlere ve mevsimlerin düzenine bakarak kavrayamayız.
Çünkü eylül, bir ay değil, bir ay süren ayrı bir mevsimdir.
Biteni söyler eylül; yazın bittiğini açık açık haber verir; ama gelenin altını çizmeyecek kadar zariftir.
Yine de biliriz...
Artık hayatın ölüm karşısında saygıyla eğileceği zaman dilimine hazırlanmamız gerektiğini biliriz.
O hâlde, işte soruyorum...
Hazan mevsimine hazır mıyız
MUSK'IN ZİHİN OYUNLARI
Elon Musk'ın New York'ta Türkevi'ne giriş-çıkış hâllerine dikkat etmeyen kaldı mı