Depremi yaşamak mı depremle yaşamak mı

Geçmiş olsun Türkiye... Geçmiş olsun Düzce... Ama bir türlü geçmeyen bir özelliğimiz var, farkındasınız değil mi Deprem olunca deprem konuşuyoruz. Depremsiz günlerimizde deprem yok! Devlet son yıllarda işi ciddiye aldı; AFAD ve İçişleri Bakanlığı "deprem teyakkuzu" alanında önemli çalışmalar yapıyor. Lakin bizde bir değişiklik olmuyor. Neden İşte o noktayı bir tür "umursamazlık" olarak değerlendiren TV konuşmacısı gazeteciler ve diğerleri yanılıyorlar. Konu ekonomi konusudur. Konu sosyal, kültürel, zihinsel dünya tasavvurumuzdur. Japonlar depremle yaşıyorlarmış... Baktım, yine bu laf dolanıp duruyor. Peki hiç sordunuz mu Neden Japon minimalizmi diye bir şey var Yüzyıllar boyu şiltede yatmış bir millet bugün gökdelenlerle dolu şehirlerde yaşıyor ama o gökdelenlerdeki hayat tarzları ve "iç mimari" anlayışları hemen hemen değişmiyor. Depremle yaşamak demek, onu dünya tasavvurunuzun ve hayat tarzınızın tam orta yerine almak demek. Onların zihninde deprem hep orada, her an mümkün... Uzmanlara bakılırsa, deprem sıklığı bakımından Türkiye dünyanın 4. ülkesiymiş. Lakin bizim toplumsal zihnimizde deprem sistem dışı felaket... Püf noktası burası! Gelip vuruyor, yıkıyor ama geçiyor yani... Ne tarihte, ne de bugün depremi gündelik gerçeğimiz olarak algılayıp bir tutum geliştirebildik. Baştan aşağı bir deprem coğrafyasında yaşadığımız gerçeğini ilahi bir ibret olarak değerlendirip yorumlayan bir ilahiyatçımızın çıkmamış olması