Çekoslovakya'da Uyvar Kalesi'nin Fethi (24 Eylül 1663)

Turan Kurultayı için geldiğimiz Budapeşte'den şanlı akıncılarımızın "su başı durak" diye ifade ettikleri Estergon'a uğramadan edemezdik. 15 Ağustos 2022 tarihinde Budapeşte'den Estergon'a ulaşmak için kuzey batıya doğru hareket ettiğimizde bizleri büyük bir heyecan kaplamıştı. 50 km'lik yolu Türkiye'mizdeki gibi yollar olmadığı için 2022 Avrupa'sında 1 saat 10 dakikada alabildik. 122 yıl bizde kalan Estergon'a geldiğimizde hedefimizde ortasında büyükçe bir katedralin yapıldığı Estergon Kalesine çıkmak vardı. Öyle de yaptık. Katedralin ağır kokusu içinde seyir kulesine tırmandık. Tuna'nın muazzam görüntüsünü izlemekten uzun süre kendimizi alamadık. Surların üzerinden ayrılmamız da kolay olmadı. Hemen karşımızda Tuna üzerinden bir köprüyle Çekoslovakya'ya aitken şimdi Slovakya'ya bağlanan Kanûni Sultân Süleyman'ın bizzat fethettiği ve Ciğerdelen ismini verdiği Parkany ilçesi vardı. Estergon Kalesinden inince Tuna üzerindeki Marie Valerie köprüsünü bilmem kaç bin kere geçen akıncılarımızı yâdederek geçip Slovakya topraklarına Ciğerdelen'e girdik. Eğer 56 km. daha kuzey batıya gitmiş olsak şimdi Nove Zamky denilen Osmanlı Eyâlet Merkezi olan Uyvar'a ulaşacaktık. İşte Macarların Ersekujvar dedikleri Uyvar'ın fetih yıldönümündeyiz. Şehrin 24 Eylül 1663 yılında Fazıl Ahmet Paşa tarafından fethedilişine kısaca bakalım. Avusturyalıların alınamaz dedikleri, topçu ateşinden en az şekilde zarar görmesi için yıldız (hâlen Uyvar şehrinin arması bu kale planıdır) şeklinde yapılan ve son derece mukavemetli surlarla çevrili Uyvar'ın fetih kararı meşhur Viyana kuşatmasından 20 yıl önceye rastlar. Fâzıl Ahmet Paşa Viyana'nın anahtarı konumundaki bu şehir ve kalenin fetih kararını, Avusturyalıların Erdel Prensi yapmak istedikleri Kemeny Janos'un, aldığı yardım kuvvetiyle Türk Hâkânı'nın atadığı Apafy Mihal üzerine yürümesinden sonra alır. Gerçi Fâzıl Ahmed Paşa derhal Yanova Beylerbeyi Küçük Mehmed Paşa'yı Erdel ve Apafy'yi korumakla görevlendirir. Hatta yapılan savaşta Kemeny Janos öldürülür. Ancak 1606'da yapılan ve uzatmalarla yaklaşık 60 yıldır yürürlükte plan Zitvatorok Anlaşması bir kere ihlâl edilmiştir. Bunun üzerine Uyvar'ın fetih kararı alınır ve Uyvar dört bir koldan çevrilir. Fâzıl Ahmet Paşa otağını Beç kapısı karşısına kurarak önce Uyvar komutanı Forgach'a yazdığı teslim ol teklifinin cevabını bekler. Teklifin reddedilmesinden hemen sonra 17 Ağustos 1663'te Türk Topçusuna ateş talimatı vererek muharebeyi başlatır. Bundan dört gün sonra ise onlarca kez tekrarlanacak olan taarruz emrini verir. Bu taarruzlar o kadar şiddetli oluyordu ki, kaleden top ve tüfek mermileri üzerlerine yağmur gibi gelen gâziler bunlara aldırmıyordu bile. Fâzıl Ahmet Paşa bizzat metrislerde askerin arasında canla başla çalışıyor onları teşvik ediyordu. Hatta bir gece yağan yağmurun altında çamurlara bata çıka da olsa askerinin yanından ayrılmamıştı. 27 Ağustos'ta Kırım Hânı'nın oğlu Ahmed Giray'ın 40 bin atlı ile yardıma gelmesi moralleri ve taarruzların sayısını yükseltmişti. İşte bu taarruzlardan birinde Rumeli Beylerbeyi Ali Paşa vurularak 4 Eylül'de şehit düştü. Ardından yaralanan Sipahi Ağası Sunullah Ağa 11 Eylül'de kurtarılamadı. Anadolu Beylerbeyi Yusuf Paşa'da 21 Eylül'de yaralanıp şehâdete yürüdü. Bütün bunlara rağmen Fâzıl Ahmet Paşa'nın gayretleriyle sur hizasına kadar yükseltilen tabyalardan kale içine yapılan şiddetli atışlar, direnen ümitleri kırdı. Paşa, 24 Eylül'de yapılacak son taarruz emrini geceden bütün orduya iletmişti ki, sabah erkenden saatlerde teslim bayraklarının asıldığını gördü. Paşa taarruzu durdurduysa da askeri teyakkuzda bekletiyordu. Nitekim bir saat sonra kaleden gelen iki elçi teslim olacaklarını, kendilerinin affedilmelerini, ancak sağlimen gidebilmeleri için binek araba ihtiyaçlarının karşılanmalarını istedi. Paşa yapılan teklife önce güldü, sonra isteklerini yerine getirdi. Hatta kaleden