17 Aralık Şeb-i Arûs gününde gönül sûltânları Mevlânâ, Tebrizli Şems ve Sûltân Veled

Mevlânâ Celaleddin Rûmi'nin (kaddasallahû sırrıhû) babası, mânâ âleminde Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem tarafından kendisine Sûltân'ül Ulemâ unvânı verilerek taltif edilen; nesebi bir taraftan İmâm Serahsi'ye dayanırken, diğer taraftan Belh Hükümdârı İbrâhim Edhem'e uzanan Sûltân Veled; yine akrabası olan Harzemşahları terkederek Konya'ya hicret ettiğinde, kendisini Konya'nın dışında karşılayancihan padişahıSelçuklu Sûltân'ı Alâaddin Keykubat atından indi yürüyerek huzura geldi. Sonra hürmetle eğilerekmânâ padişahıSûltân'ül Ulemâ'nın dizinden öptü ve büyük bir âdâbla Sûltân Veled'in elini uzatmasını bekledi. Ancak Sûltân Veled eli yerine asasını uzattı.. Alaeddin Keykubat yine de böyle bir âlimi memleketinde misafir edeceği için çok mutluydu. Kendi ordusu kadar bir ordu saflarına katılsa bu kadar sevinmezdi. Çünkü, Sûltân Veled çok büyük bir mânevî komutandı ve gölgesi yeterdi. Nihayet bunun semeresini, Ahlat meselesi yüzünden Erzincan'da yaptıkları savaşta Harzemşahlara karşı gâlip gelerek görmüş, bu galibiyeti Harzemşahlara kırgın ayrılan Sûltân Veled'e sahip çıkmasına bağlamıştı.. Sûltân Veled'in hicreti de kolay olmamıştı. Mâiyetiyle Belh'ten çıkan kâfile Merv, Nişabûr, Bağdat, Şâm-ı Şerif, Halep, Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri' ve Karaman'a uğramış nihâi olarak Konya'ya teşrif etmişlerdi. Son durakları Konya'da Sûltân Veled, medresede onlarca talebe yetiştirirken, oğlu Celaleddin'i de ihmâl etmedi. Zâten Belh'ten ilk ayrıldıklarında uğradıkları büyük âlim ve tasavvuf ehli Feridûddin-i Attar Hazretleri henüz yedi yaşındaki Celaleddin'i