6'lı muhalefetin koalisyon önerisi

Önce "6'lı muhalefet", üzerinde uzlaştıkları 84 maddelik bir anayasa önerisi sundu. Adına "güçlendirilmiş parlamenter sistem" dedikleri, ne pratikle ne teoriyle örtüşen, içine düştükleri çıkmaza kılıf dahi olamayacak bir öneriyi "anayasa önerimizdir" diyerek takdim ettiler.Sonra da Kemal Kılıçdaroğlu, "İkinci Yüzyıla Çağrı" toplantısıyla kameralar karşısına geçti.Usul esasa mukaddemdir. Biz de usulden başlayalım.Daha bir hafta önce "6'lı muhalefet "olarak birlikte bir anayasa vizyonu ortaya koyuyorsunuz, masadaki diğer siyasi parti genel başkanları, birlikte ülkeyi ne de güzel yöneteceğinizi anlatıyor, "gerekirse hep birlikte yönetiriz ne var canım" gibi akla ziyan açıklamalar havada uçuşuyor ve medya daha bunu tüketmeden siz çıkıp tek başınıza ekonomi temelli bir toplantı tertip ediyorsunuz. AK Parti'nin "Türkiye Yüzyılı" mottosundan aparma "İkinci Yüzyıl" gibi iddialı bir başlıkla...Ekonomi ve kalkınma temalarının öne çıkacağı bir vizyon belgesi açıklayacaksanız bunu 6'lı masa ile yapmanız gerekmez mi "Krizi sonsuza kadar bitirecek" bir iddiayı, ortaklarınızla birlikte adeta bir gövde gösterisi ile açıklamanız daha iyi olmaz mıydıBu "kurtuluş reçetesi"ni "ithal danışman" yerine 6'lı masaya dayanarak söyleseniz, seçmen sizi bir kere de yemek masası dışında yan yana görse fena mı olurduDediğim gibi daha içeriğe gelmedik.84 madde ve 9 başlıkta ele aldıkları anayasa önerisine bakalım şimdi de.En tepede yedi yıllığına yüzde 501 ile seçilmiş bir cumhurbaşkanı olacak ve bu cumhurbaşkanı ile hükümet sorunsuz şekilde çalışacak.Önerilen sistemde meclisin çok parçalı olacağı (Yüzde 10 baraj varken dahi koalisyonlardan kurtulamadı bu ülke) ve hükümetin bu çok parçalı meclisten ancak ve ancak koalisyon şeklinde oluşabileceğini düşünürsek; Türkiye'yi 90'lı yılların bile gerisine düşürecek istikrasız ve başarısız hükümetler vadediyor 6'lı masanın "Güçlendirilmiş parlamenter sistemi."Aday belirleyememe durumunu perdelemek dışında bir anlam ifade etmiyor anlayacağınız. Siyasetsizliğin dibacesi diyebiliriz en fazla.Ne siyaset teorileriyle uyuşuyor ne bir ihtiyaca karşılık geliyor ne de uygulanabilirliği var. Sadece Türkiye'de değil Borgen filminin konu ettiği Danimarka siyaseti şartlarında bile oluru yok."Tarafsızlık" masalından bahsetmiyorum bile, partisiz olmanın tarafsız olmak anlamına gelmediğini sadece siyaset erbabı değil "tecrübeli vatandaş" da çok iyi biliyor.Halkın seçeceği bir cumhurbaşkanı acaba seçmene ne vadedecek "Tüm partilere eşit mesafede olacağım" mı diyecek Cumhurbaşkanını meclis seçse tamam. 84 milyona bunu mu söyleyecek, bunun için mi kampanya yürütecekVatandaş sormayacak mı; "Siyaset yapmayacaksan bu makam niye var"Gelelim