Yağmurdan hoşlanmıyor çoğu insan. Hele de benim gibi, güneş enerjisiyle çalışanlar... Tüm yurdu etkisi altına alan yağışlı hava İstanbul'da fırtına ile birlikte etkili oldu. Turuncu alarm verildi. Meteoroloji, AFAD, AKOM, valilikten peş peşe uyarı geldi... Daha ilk damlalar serpiştirmişti ki; şekerden mamul tüm taksiler eridi, insanlar kaçışıyor, kimi ıslanıyor kimi agresifleşiyor, bir keşmekeş bir curcuna... Hele de balkonu yıkarken sokağa dökülen suyun bile trafiği kilitleyebildiği İstanbul'da... Her şart altında 'takma kafana' mantığıyla çözümler burada;
Yanınızda yağmurluk, şemsiye yoksa... Yağmur altında fanilaya kadar ıslanmak filmlerde romantik, dramatik ya da epik konsept parçası olsa da gerçek hayatta hiç keyifli değil... Onun için, kafaya poşet geçirin! Kabul, sokakta hele de Nişantaşı gibi krem dö la krem kesim muhitlerinde kafada 'Bakliyatçıoğlu Gıda Pazarı' yazan poşetle dolanmak pek karizmatik değil. Yine de, binbir manevrayla jölelediğiniz saçlarınızın ıslanıp lahana gibi açılmasından iyidir...
Romatizmalarınız azdıysa... Kendinizi sanata verin. Nice romantik ruh romatizmal hislerle kıvranmakta. Bırakın duygularınız da yağmur da damlaya damlaya kuğu gölünü oluştursun... Opera yazın, resim yapın, beste yapın, şiir yazmak için sonbaharı bekleyen şairlerden utanın; alın kâğıdı kalemi elinize iki mısra karalayın! Anahtar kelimeleri veriyorum; damla, gözyaşı, terk etti, hazan mevsimi, yaprak dökümü...
Canınız sıkılıyorsa; Rastgele numaraları tuşlayın, orayı burayı arayın; "Aloo, ay balkonda çamaşırlar asılıydı, çabuk toplayın yağmur başladı!" çığlıkları atın. Anlık da olsa paniğe sebeptir, tesirlidir! Bu talimatın ihmali hâlinde annenin hanımın öfkesinden kurtulamayacağını her evlat, her koca bilir...