Selahattin Eyyubî'nin örnek tavrı

MAHKEME ÖNÜNDE EŞİTLİK (2)Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı'nda şu soruyu görüyoruz: "Gayrimüslimlerle nasıl müsavi olacağız Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise, şah ve geda birdir. Acaba bir şeriat, 'Karıncaya bilerek ayak basmayınız' dese, tazibinden men etse, nasıl benîâdemin hukukunu ihmal eder Kellâ! Biz imtisal etmedik. (...) Medar-ı fahriniz olan Selahattin Eyyubî'nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim." (Tarihçe-i Hayat, s.73, (eski baskı); s.93, (yeni baskı) Selahattin Eyyubî'nin bir Hıristiyan ile mürafaası şöyle cereyan ediyor: İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenen Selâhaddin Eyyubî'nin devrinde Filistin'de, Mısır'da, Hicaz'da ve Yemen'de çok sayıda medrese, zâviye, cami, köprü, kale, hamam inşa edilmiştir. Bunların en önemlileri Kahire surları ile kalesi, Nil Nehri üzerine yaptırdığı köprüler (...) ve Salâhî Hastahanesi'dir. Bu dönemde İslâm dünyasının her tarafından Eyyubîler ülkesine akın eden âlimler ve talebeler çok sayıda ilmî eser kaleme almışlardır. Selâhaddin Eyyubî'nin faaliyetleri kendisinden sonra gelen devlet adamlarına örnek teşkil etmiş, Suriye ve Mısır İslâm dünyasının önemli ilim merkezleri haline gelmiştir. Makamın ve ikbalin gereklerinden sayılan gururdan ve kibirden o derece nefsini tecrit etmişti ki; hiçbir tavrında, hatta elbisesinde bile, adalet bayrağı altında himayesine sığınan fertlerden fark olunmaz; kibarlığına, vakarına ile müşfik muamelelerine bakılınca, tebaası arasındaki bir sultan değil; akrabası içindeki bir aile reisi sanılırdı. Himmetini en ziyade affa ve merhamete sarf ettiği için, en büyük tehlikeler içinde ve en mühim hadiselerle uğraştığı zamanlarda yine mazlumların feryadına yetişmekten uzak kalmadı. Akka kuşatmasında bir gün harp hazırlıkları ile çok meşgulken çadırının kapısında yardım isteyen bir kadının, ondan aldığı: "Yarın gelsin,