Bediüzzaman

ZULME BOYUN EĞMEYENLER (5)Zulme boyun eğmeyenlerden Bediüzzaman'a ayrı bölüm açmamızın en önemli sebebi Bediüzzaman'ın Mektubat adlı eserinde ve Yirmiüçüncü Mektubunun üçüncü suale verilen cevabında mesele ortaya konmuştur. Şöyle ifade edilmektedir: "Başta müçtehidîn-i izam imamları mı efdal, yoksa hak tarikatlerin şahları, aktabları mı efdaldir" Elcevap: Umum müçtehidîn değil; belki Ebu Hanife, Mâlik, Şâfiî, Ahmed ibni Hanbel şahların, aktabların fevkindedirler. Fakat hususî faziletlerde Şah-ı Geylânî gibi bazı harika kutuplar, bir cihette daha parlak makama sahiptirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarikat şahlarının bir kısmı müçtehidlerdendir. Onun için, umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahabeden ve Mehdîden sonra en efdallerdir denilir."1 Bediüzzaman, Hayatının son dakikasına kadar iman davasında ve insanlığın imansızlıktan kurtulmasına varıncaya kadar mücadele etmiştir. Bediüzzaman'ın hayatı incelendiğinde bütün hayatını insanlığın imanını kurtarma yolunda harcadığı bir vakıadır. Ama bütün bunlara rağmen davasından hiçbir zaman vaz geçmemiş ve boyun eğmemiştir. "Bir adam seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır" Hadis-i şerifini hayatına rehber etmiş Bediüzzaman, insanların imanını kurtarma konusundaki gayretlerini şöyle açıklar: "Bana, 'Sen şuna buna niçin sataştın' diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti