Yıldız!

DÜŞÜNÜYORUM da şimdi çocukların ceplerinde telefonları var ama yarınları yok. Üstelik tehlikeli ve berbat huyları da caba. Ceplerinde radyo taşıyan büyüklerin öğrettiklerini çocuklarımıza öğretemedik. Ne güzel yıllardı. Sabahın erken saatlerinde toprak yollarda bile çamura batmadan işe giderdi genç kızlar. Akşam karanlığında evlerine dönerken köprü altında adamlar olurdu da onların her birini bugünün profesörlerine değişmem. "Biz de insanız beyim!" Modası geçmiş deyim! Kuşa çevrilmiş insanlık ağzındaki defne dalını düşürdükten sonra düşenin dostu kalmadı. Dostluğun adı bile ağır geliyor artık, hele kötü günde ihtiyaç duyulduğu hesaba katılırsa! Oysa hayat yürek ağrısıdır, haram paranın çağrısına kulak kabartmak değil. Hiç sordunuz mu kendinize, çok para kazananlar işleri rast gittiği için mi kazandı, yoksa elleri bizlerin ceplerine kadar uzandığı için mi Sadece gözlere değil yüreklere de katarakt indi. Birbirimizin haklarına sarkıntılık etmeye, insani duyguları çürütmeye, düşmanlığa, sonu alınmayan nefrete, alçalan insanlığa yükselen alçaklığa. Alıştık galiba! Geçenlerde eski yazılarımdan biri karşıma çıktı, nasıl dokunaklı yazmışım. Eskiden daha çok okunuyor olmak dokunmuyor bana. Meslekte 40 yıl sonra edindiğim tecrübe; her söylediğimizin duyulma ihtimali de yoktur, her yazdığımızın anlaşılma ihtimali de. Birkaç yıl önce bir adam yanıma gelmişti de "yıldız tornavidan var mı" diye sormuştu. "Ne yapacaksın" dediğimde, "gökten birkaç yıldız söküp satacağım" diye karşılık vermişti. Yıldızların para etme meselesinde gelince, "benim gözümde yere düşen yıldızlar etmiyor, yüksekte duranlar ediyor" demişti. Aslında o da biliyordu ki gökte yıldız kalmamıştı artık. O yüzden getirdiğim tornavidayı da almamıştı. Ne yazsam senin harflerin Her fırsatta keşke diyor Bir gururun bedelini Son pişmanlıkla ödüyor Ne yapsam kapanmıyor Kalbimdeki