Yarınlar!

TELEVİZYON dizilerine müptela olan kadınlar çiçekleri şarkılarla sulamayı bıraktıkları içindir ki çok şeyler yolunu değiştirdi. Menekşeler, ortancalar, fesleğenler artık eski sevgili. Yüreklerdeki kuraklık da şiddete susayan bedenlerin yeni konuşma dili. "Yıldızların altında" şarkısı söylenirken gökyüzü o kadar parlaktı ki o yıldızların bizlere göz kırptıklarını bile görebilirdik. Şimdi önümüzü göremiyoruz ya da paradan başka bir şeyi görmüyor gözler. Öyle insanlarımız vardı ki "Tanrı misafirini" kapıda beklerdi, "nerde kaldılar" diye. Yolunu kaybetmiş beyaz bulutları evine alan bir insan tanıdım desem kimse inanmaz. İnanmasın! Ben de kimseye inanmıyorum zaten! Bu "kara yalanlar" ülkesinde! Sevdiğimiz insanlar gitti. Ya dünyayı terk ettiler ya şehri. İnsan olmanın diyetini öderken alacaklarını bile tahsil edemediler hayattan. Kullandıkları dil sevgiydi, gökteki yıldızlardan ve yerdeki böceklerden başka onları kimse anlamadı. Asker miğferlerinden saksı yapmaya kalkanlar oldu da dışlandılar. İnsanların arasına nifak tohumları ekenlere alkış tutuldu. Katillere gün doğarken, geleceğine ışık tutulması gereken çocuklar teknolojik akvaryumlarda unutuldu. Ne güzel yıllardı, her mahallenin bir delisi olurdu da herkes ona deli olurdu. Ne güzel sanatçılardı, her şarkılarında tertemiz hayaller kurulurdu. Aşkın yoksullukla sarmaş dolaş olduğu mahallelerde sevdaların tarifi delikanlılar ve genç kızlardı. Paranın helali makbuldü. İki oda bir mutfak konulu düşler, film afişlerinde takılı kalmış masum gülüşler. Bütün güzel resimler ateşe verildi, akıl ve sanattan çok paraya ve popüler yavşaklığa itibar gösterildi, keseler şişti kafalar boşaldı. Haram parayla beslenen nafaka şıllıkları bile sanatçı sayılırken, gerçek sanatçılarımız dizi yıldızlarına otlak olmuş bir sistemde gönül kırıntılarıyla geçinir oldu. Toplumun şekil alması için yoğrulan çamurların, hamuru sanat olanların içinde nasıl yaralar açtığını düşünen de kalmadı artık. Eski gerçek sanatçılardan