Sihir!

GEÇEN akşam bir sohbette, televizyon dizilerindeki şatafatlı sofralardan, melül melül bakışlardan Yeşilçam filmlerine uzandık. Türkan Şoray, Filiz Akın ve Fatma Girik konulu bir sohbete. "Onların sihri neydi" diye sordu benden oldukça genç biri. "Onların sihri samimiyetti" dedim, "sanata ve sinemaya verdikleri emekti. Her şeyden önemlisi halkla birlikte yürümekti." Yetmemiştir diye sihrin arkasını getirdim. "Onların sihri bizdik. Sokak çeşmesi, gaz lambası, elle yazılan mektup, bayram şekeri, ipek mendil, helal para." Noktayı koydum. "Yetmez mi" Şimdi ne güllerde eski kırmızı var ne mevsimlerde eski tat. Birçok güzellik avuçlarımızın arasından kayıp giderken, o sihirli insanları hala çok özlüyoruz. Ve arada bir Yeşilçam filmlerinde gönül kırıntılarını topluyoruz. Günler geçip giderken, ruhumuzun dalgalı istasyonlarından geçen şarkıları da arıyoruz. Veda buselerini zulamızdaki şiirleri, onurlu hayatın ahşap merdivenlerini. Şişe içinde bir mektup bulabilsek ne çok şeyi bulabiliriz ama eski aşklar da kalmadı, eski denizler de. Güzel yıllardı. Yoksul insanlar bile iftar saatlerinde kapılarına gelen dilencileri "Tanrı misafiri" deyip masalarında ağırlardı. Karacaoğlan ve Aşık Veysel kokulu şarkılarımız vardı, en güzellerini Fikret Kızılok seslendirirdi. Gözü kara özlemleriyle "Söyle Sazım" derken ne popülerlik merakı vardı ne magazine yem olmak gibi bir derdi. Karşısında güzeli seven bir toplum vardı çünkü. Bugünün şarkıcılarının tümünü toplasanız bir Fikret Kızılok eder mi Gelinlik mağazalarının camlarını indiren parası olmayan delikanlıların yerine kendimizi koyardık. 45'lik plaklar koyardık pikaba; Alpay'dan "Fabrika Kızı." Barış Manço'dan "Kol Düğmeleri." Bugün bile dinlesek içimizde bir şeylerin ölmediğini ve hayatın aslında ayrıntılarda gizli olduğunu hissederiz. Şerefsizlik çatlaklarından içeri sızmayı matah bir şey sanan ve gençleri uyuşturucuya özendiren yeni moda şarkıcılar dünyasında, bizler hala Cem Karaca'nın tamirci çıraklarına gösterdiği özeni saygıyla anarız. Bu ülkeye Nesrin Sipahi gibi bir kadın sesi bir daha gelmez. Mesele sadece ses değil duruş, asalet.