Yine de özlüyoruz!

Topun oyunda kalma süresinin gittikçe azaldığı futbol ülkelerinden biriyiz. Sadece futbola değil insanlık kalitesine de yatırım yapılmadığının farkındayız. Konuşma dilinin nefret borsasına uygun hale getirildiği düzenimiz var. İlkel benlikleriyle "bu küfür tam benlik" diyenlerin dudaklarını okuyoruz. Kendilerine söyleyecek yalanları bile kalmayanların halini görüyoruz. Yine de özlüyoruz! H H H Sistemin yanlı idaresiyle değil sahadaki futbolcuların iradesiyle asildir kazanmak. "Helal kazançlarda gözü olanın gözü çıksın" diyoruz duyulmuyor. Nasıl olursa olsun kazanmak gerçeğinin arkasında duranları reddediyoruz. Kirli oyunların medyatik piyonlarını ve gizledikleri sırları biliyoruz. Yanlışlarını yüzlerine vurmaktan yorulsak da kimseden vicdani değişim beklemiyoruz. Yine de özlüyoruz! H H H Edepsiz olmak ayıp sayılmıyor da ödüllendirilmesi de gerekmiyor. Artistik vurulma sahnelerindeki Yeşilçam figüranlarını aratmayan basit futbolcularımız var. En ufak dokunuşta 8 takla atanların bir "ölü taklidi" yapmadıkları kaldı, bir de çirkinliklerinin heykelinin dikilmediği! Nietzsche'nin sözü; "yaşama karşı sorumluluğumuz daha yücesini yaratmaktır daha alçağını değil." Rakibinin bileğine bastıkça başı göğe erenlerin formalarındaki sırt numaralarının "sıfır" olması gerektiğini biliyoruz. Böyle adamların arkasında duranlara "sizin çocuklarınız da zehirleniyor" diyoruz. Yine de özlüyoruz. H H H Futbol resmileşmeden önce tek hakemle oynanıyordu. O zamanlar 11 numaradan büyük forma numarası ve sırta yazılmış isimler yoktu. Maçta 5 numaralı formasıyla iki takımın santrhaflarının ceplerinde beyaz bir mendil olurdu. Kimin yarı alanında tartışmalı bir pozisyon olursa o santrahaf cebindeki beyaz mendili çıkarıp hakeme sallardı. Teknoloji geliştikçe adalet geriledi. Şimdi bizim gördüklerimizi bizlerden gizleyeceklerini düşünen bazı hakemlerin