Taş!

Dünya Kupası maçlarını izlemekle, kendi ülkemdeki futboldan ayrı kalmak arasında tozlanmış pencereleri aralıyorum. Bazı meslekler sebepsizce sevilir ya, hepimiz çocukluktan kalma futbol sevdasının kusurlarıyız. Hatalarımız doğrulara yol aldığımızın resmidir. Ama ne yazık ki bizlerin yazılarımızda "imla" kurallarına gösterdiğimiz özeni, futbolun içindekiler "imha kuralına" göstermediler. Parası var diye "büyük" sayılan adamların ne kadar küçüldüklerini gördük. Kazanmanın da kaybetmenin de sanat olması gereken futbolda "kin dolaşımının" kan dolaşımından daha değerli olduğunu gösterenleri gördük. Onlar için yazdığım dipnotları hatırlıyorum. "Kazanırken alkışlandığın gibi kaybettiğin zaman sorgulanmayı reddetmezsen, insanları karşında değil yanında bulursun." Ne acıdır ki, gözden çıkarılmış değerleri savunmak zordur bu memlekette. Kendilerini sabit fikirlere kilitlemiş olanlara "anahtar cümleler" kurmanın alemi yoktur, çünkü onların çilingirleri çoktur. O yüzden futbolun kendi halinde seyrine izin verilmez! Daha şimdiden ara verilen ligin ilk haftası için başkanlar arasında gerilim yüklü cümleler vizyona girdi. Futbol kulüp başkanlarının diline yerleştirilmiş silah değildir, asalettir zarafettir. Yeni bir gezegeni keşfetmek için uzay gemilerinin yola çıkmasını beklemiyoruz ama öznesi futbol olan bir sihri her zaman bekliyoruz. Şimdiki zaman çocuklarının da hakkıdır, büyükbabalarının seyrine daldığı futbol keyfine sahip olmak. Not: Çocukluğumuzda mahalleye bir cambaz gelirdi mahalle ayağa kalkardı. Cambazın hünerini gösteren ipti, o cambazlar kendilerini izleyenlerin sihrine sahipti O zamanlar futbol sanat yerine geçerdi. Kulüp başkanları futbolun önüne geçemezdi! Ben Futbol Federasyonu