Düdük ve mızıka!

Ağaçlar yukarı yürür, hele aradaki farkı kapatmak gibi bir amacı varsa! Fenerbahçe, Alanya'da düşen yapraklarıyla bile köklerini besleyen ağaçtı. Birçoklarının sıradanlaştığı bir gecede kazanmayı istedi ve kazandı. Sahada varlığını hissettiren sadece Valencia ve Emre Mor'du ama yokluğu en çok hissedilen adam Szalai'ydi. Sahada olsa Alanyaspor'a piyangodan çıkan o gol de olmazdı. Fenerbahçe'nin ikinci yarıda verilmeyen bir penaltısı var. Alanyasporlu Yusuf Özdemir'in de sahadan atılması gerekiyordu. Ama Osayi Samuel'in maçın başında rakibinin bileğini kırmak için yaptığı insafsız hareketin karşılığı direk kırmızı karttı. Böyle pozisyonlara sadece "kart meselesi" olarak bakmayalım, insan canına verilmeyen değer olarak bakalım. Mete Kalkavan da VAR'daki hakemler de bu acımasız hareketi seyretti. Çünkü onların bakış açısı; kişiye özel! O yüzden bu cümleyi iyi okusunlar. "Bir cinayeti görmezlikten gelmekle elde edilen rant, korkak hakemlerin gözlerine çekilen banttır. Oysa böylesine bir cinayete karşı durmak, dünyanın her yerinde onurlu hakemler için bir sanattır." Alanyaspor'a gelince. Eğer Ümraniyespor küme düşecek de Alanyaspor kümede kalacaksa, futbolun adaleti yok demektir. Eğer Ersun Yanal gibileri "can simidi" sayılıyor da Recep Uçar gibi emekçilerin bu ülkede esamesi okunmuyorsa, kimse bana marka değerinden bahsetmesin! Galatasaray, Konya'da sadece 3 puan değil çok şey kaybetti. Boşa kürek çeken yenilgiye zincirli forsalar, liderlik borsasında değer de kaybetti. Maç kazanma rekoru kırıp destan yazmakla, sahadaki futbolu okumak arasındaki berbat anonslara da iyi bakmak gerekir. Kazanmaktan yorulanlar yenilgiye kaşlarını bile oynatmadılar. Hele bir orta alan vardı ki, Konyaspor'un yaya geçidi. Bir adam deyip geçmeyin, futbol takım oyunudur ama tek kişi çok kişidir. Yaparken de bozarken de. Maç boyu ayaklarındaki düğümü çözemeyen İcardi, arkasına "cansız