Yüz kat daha fazla çalışmak

Memleketimiz geçtiğimiz son yüzyıl içerisinde pek çok zor hallerden geçmiş. Ekonomik buhranlar, doğal afetler, siyasi çatışmalar, darbeler maalesef hiç bitmemiş.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin çok daha çalkantılı ve karanlık bir dönemde Risale-i Nur hizmet-i nuraniyesini tesis ettiğini elbette biliyoruz. Sonrasında ise Risale-i Nur talebeleri ülkemizin bu çalkantılı gündemlerinde iman-Kur'an hizmetlerini omuz omuza ve binler güçlüklere rağmen samimiyetle yürütmüşler.

Bu çalkantılı ve karanlık zamanlar darbe dönemlerinde ve sonrasında zirve yapmış ise de Nur talebeleri iman-Kur'an davasından asla kopmamışlar ve ülkemizin gündeminde hayra kanalize olabilmek için her daim başrol oynamışlar.

Böyle çalkantılı bir dönemde Bediüzzaman Said Nursi'nin, "Bana 'Sen şuna buna niçin sataştın' diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi" (Tarihçe-i Hayat) beyanı, Nur talebeleri için rehber ifadelerden birisi.

Elbette tüm bunlar geçmişten ve tarihten örnekler olmanın ötesinde bir anlam ifade ediyor. Oturup yaşadığımız dönemin bir değerlendirmesini yaptığımızda, o karanlık ve çalkantılı dönemlerin bizlerin de tam içerisinde olduğumuzu fark edeceğiz. Hatta belki de daha kötü bir dönemden geçiyoruz. Demokrasimizin, adaletimizin, toplumumuzun geldiği durum maalesef ortada. İstatistikler de tarihte görülmemiş bir manevi çöküntünün içerisinde olduğumuzu anlamak için yeterli. Peki böyle bir durumda ne yapmalı Nasıl bu karanlık bulutlardan aydınlığa kavuşmalı