Herkes Beşiktaşlı

Nefret kültürü ülkenin her alanına yayılmış durumda; insanları ayrıştır, biz-onlar diye böl, sonra da karşısındakine yaşam hakkı tanımayan nefret üreticisi varlıklar haline getir. Ama bu kültürün futbolu ve futbol kulüplerinin taraftar kitlesini sarmış olması anlaşılması zor bir durum.

Çünkü kulüp taraftarlığı gönüllü bir bağlılık. Renklere olan sevgiye dayanıyor. Ne cinsiyet, ne ırk, ne zengin ya da fakir olmak, ne siyasi görüş, ne eğitim seviyesi yani hiçbir şey bu bağlılığın önünde engel değil. Ama son yıllarda aynı takımın taraftarları arasında da her vesileyle nefret ve linç kültürü yaygınlaşıyor. Halk takımı olarak bilinen Beşiktaş'ta bu daha da tehlikeli. Baksanıza önce futbolcular yuhalandı, sonra hocalar aforoz edildi, sonra da yönetimler. Ve arkasından kulübü zor duruma düşüren sezon ortası hoca değişiklikleri, olağanüstü kongreler geldi.

Üstelik bütün bu gerilim kulübe olan bağlılık ve sevgi üzerinden üretiliyor. Beşiktaşlılık yarıştırılıyor. Sanki kendisi gerçek Beşiktaşlı gerisi sahte Beşiktaşlı hatta hain.

Oysa takım aşkı, takıma bağlılık birinci tekil şahısta, "yani ben" diyerek konuşulacak şeyler değil. Bırakın bunu başkaları söylesin. Beşiktaşlılık vurgusuyla taraftarları bölmeyi bırakın artık.

GEÇMİŞİ İNKÂR EDEN

Nefret söylemi negatif bir söylem ayrıca. Şimdi Beşiktaş'ta kongreye giderken inkârcılık da ciddi boyutlarda. Özellikle 2000'den sonrası ile ilgili her şey karalanıyor. Kısaca hatırlatalım; Serdar Bilgili dönemi kulübün semt takımı özelliğini koruyarak Avrupa çapında çağdaş bir kimliğe kavuştuğu devrimci bir dönemdi. Formalardan sponsorluklara her alanda öteki kulüplere de örnek olan birçok ilk yaşandı. 100. yılda kurulan takım, oynadığı futbol ve şampiyonluğu her bakımdan toplumdan büyük sevgi gördü.