Ukrayna-Rusya krizinin bize düşündürdükleri

Ukrayna ile Rusya arasındaki askeri gerginliğe son vermek amacıyla pazartesi günü başlayan diplomatik bale, Avusturya'nın Viyana kentinde düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) toplantısı ile sona erdi. Cenevre'de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman ile Rus mevkidaşı Sergey Ryabkov arasında gerçekleştirilen uzun görüşme sayesinde bir çerçeve çizildi ve karşılıklı beklentiler de netlik kazandı. Rusya, NATO'nun genişleme politikasına son vermesi gerektiğini bir kez daha tekrarladı. Ukrayna'nın NATO'ya üye olmamasının teminatını talep etti. İttifak'ın genişlemesiyle birlikte yeni üyelerde konuşlandırılan NATO imkân ve yeteneklerinin geri çekilmesini de olmazsa olmaz taleplerine ekledi. Sherman ise müttefiklerin Rusya'nın bu taleplerini karşılamayacaklarını tebliğ etti. Buna karşılık Moskova'nın kaygılarını gidermek amacıyla savunma, güvenlik ve orta menzilli füzeler gibi konularda işbirliğinde bulunabileceklerini dile getirdi.Yetkileri yoktuMoskova 4 ayrı temsilci gönderdi. Pazartesi günü Cenevre'de yapılan görüşmelerde Rusya adına Ryabkov hazır bulundu. NATO'da ise Rusya, bir diğer Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Alexander Gruşko ile Savunma Bakan Yardımcısı Alexander Fomin tarafından temsil edildi. AGİT'de de Rusya'yı Daimi Temsilci Büyükelçi Alexander Lukaşeviç temsil etti. Üç toplantıda da Rus temsilcilerinin çok sınırlı bir yetkiyle geldikleri anlaşıldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, NATO'nun genişleme politikasına son vermesi ve askeri imkân ve yeteneklerini Doğu Avrupa ülkelerinden geri çekmesi yönündeki talebi dışındaki konularda müzakere etmek için hiçbir esnekliğe ve yetkiye sahip olmadıkları ortaya çıktı.ABD adına toplantılara katılan Wendy Sherman da tüm toplantılarda Moskova'yı müzakere masasında tutmak için çeşitli önerilerde bulundu. Hatta Rusya ile NATO'nun askeri tatbikatlarının kapsamını ve katılımını müzakere etmeye hazır olduğunu ilan ederek amacını bile aştı diyebiliriz. Nitekim Cenevre'de, Ryabkov'la yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısındaki bu açıklaması müttefiklerin çoğunluğu tarafından tepkiyle karşılandı. Müttefiklerin Moskova yönetimine NATO'nun tatbikatları konusunda söz hakkı vermeye niyetleri yok. Bu da son derece doğal.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6681923;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6681923;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarguldener-sonumutukrayna-rusya-krizinin-bize-dusundurdukleri-6681923' });Bir haftalık diplomasi trafiğinin ardından gerilim azalmadı. Ancak beklentiler biraz daha kesinlik kazandı. Salı günü düzenlenen NATO-Ukrayna toplantısı sayesinde müttefikler hem Ukrayna'ya sahip çıktılar; hem de ülkenin öngörülebilir bir gelecekte NATO'ya üye olma ihtimalinin olmadığını zımnen dile getirdiler.Uzun süredir unutulan AGİT yeniden canlandı. NATO'ya ve AB'ye üye ülkeler ile Rusya'yı eşit haklarla bir araya getiren bir kurum olma özelliğini bir kez daha kanıtladı. Üstelik AGİT'de tatbikatların denetimi konusunda Rusya'nın da siyasi irade göstermesi halinde çok faydalı belgeler bulunuyor. Belki Büyükelçi Yalım Eralp ve Tacan İldem'in AGİT'i değil. O dönemlerde kısa adı AKKA olan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması müzakere ediliyordu. Ancak halen CSBM olarak bilinen güven arttırıcı önlemler ve 1999 İstanbul Deklarasyonu gibi belgeler yer alıyor. Geçerliliklerini yitirmediler. Zira AGİT'in İstanbul Deklarasyonun 8.maddesi de Rusya'nın kaygılarının meşru olmadığını gösteriyor. Ukrayna veya Finlandiya ile İsveç'in de güvenlikleri için istedikleri kuruma kendi egemen hakları çerçevesinde üye olma haklarının bulunduğuna vurgu yapıyor. Üstelik o belgenin altında Rusya'nın da imzası yok değil.İsveç ve Finlandiya ihtimaliRusya güvenlik kaygılarını ileri sürerek Ukrayna'yı kısmen işgal edebilecek askeri imkân ve yetenek yığmaya devam ediyor. Moskova'nın bu hamlesi aslında Rusya'nın aleyhine işliyor. Zira uzun zamandan beri NATO toplantılarına gözlemci olarak katılan İsveç ve Finlandiya da NATO'ya üye olmayı daha ciddi bir şekilde düşünüyorlar. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi halinde İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olma ihtimali de mislisiyle artıyor. Rusya aslında güvenlik kaygısını gidermek ve NATO'ya gözdağı vermek için Ukrayna'yı kısmen işgal ederse, karşısında daha büyük bir cephe açılmış olacak. Finlandiya ile paylaştığı 1340 kilometrelik sınır NATO sınırı olmuş olacak. İsveç'in de eklenmesiyle birlikte 1500 kilometreyi aşkın yeni NATO sınırıyla karşı karşıya kalacak. İsveç ve Finlandiya'nın güvenlik kaygılarının gidermek için NATO'ya başvurmayı düşünmeleri bile, başlı başına bir olay. Zira AB üyesi olan iki ülkenin güvenlik için AB'ye değil, NATO'ya güvenmeleri AB'nin bu alanda ne kadar 'güvenilir' bir topluluk olduğunun çok önemli bir göstergesi. Ukrayna-Rusya krizinde AB'nin stratejik pusulasının henüz doğru yönü göstermediği de ortaya çıktı. AB dönem başkanlığını üstlenen Fransa, AB'nin stratejik otonomisini henüz sağlayamadı. Rusya da tabii klasik 'böl ve yönet' yöntemini uygulamaya çalışarak, AB'yi kaale almama çabasına giriyor. Ancak ABD de AB ile NATO arasında bir görüş ayrılığın yaşanmaması için önemli bir çaba sarf ediyor.Donbas ile sınırlıUkrayna-Rusya gerginliği sayesinde Macron hariç AB içerisinde Türkiye biraz unutulmuş durumda. Macron'un yersiz Türkiye açıklaması da sadece Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hedefleyen iç politikaya yönelik ucuz, gereksiz ve sadece Türkiye'ye