Dün gece kedimle derin bir sohbete daldık...

İnsan dışındaki canlılarla iletişim kurabilsek neler olurdu Akşam eve dönünce varsa tabi- kedinizle köpeğinizle dertleşseniz... Olur mu olur! Neler neler gördük ahir ömrümüzde...ayvanlarla sembolik de olsa iletişim kurmak mümkün olabilir! Dijital biyoakustik (bu gelişme mikroskobun icadı kadar önemli kabul ediliyor) alanı içinde değerlendirilen mevzu ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Şu bizim yapay zeka o konuya da bir el atabilir...British Columbia Üniversitesi profesörlerinden, aynı zamanda Harvard Radcliffe Institute for Advance Studuy'de bir araştırmacı olan Karen Bakker "İnsan olmayan canlıların iletişimini kendi terimleriyle anlamamız gerekiyor" diyor. Şimdi bilim insanları bitkiler de dahil olmak üzere çok çeşitli türlerin kendi iletişim yöntemleriyle nasıl bilgi paylaştıklarını gözlemlemek için gelişmiş sensörler ve yapay zekayı kullanıyor.Karen Bakker bir röportajında bu teknolojinin insanların yarasalar, bal arıları gibi canlılarla iletişim kurmasına nasıl yardımcı olabileceği hakkında konuştu. Bakker 20. yüzyılın ortalarında insan dilini, insan olmayan canlılara öğretmeye yönelik çok sayıda çalışma yapıldığını söylüyor. Ancak geriye dönüp bakıldığında bu girişimlerdeki sorun ortaya çıkıyor, 'fazla insan merkezli düşünmüşüz!' Bakker diyor ki "Onların kendi terimleriyle, kendi dünya görüşleriyle iletişim kurma yeteneklerini düşünmemiz gerekirdi."Yani bir bal arısının "insan konuşmasını" anlamak yerine, titreşimsel diline ilgi gösterilse canlılarla iletişimde daha fazla yol kat edilmiş olurdu. Soru şu; karmaşık bilgileri birbirlerine nasıl iletiyorlar Karen Bakker, insan olmayan seslere derinlemesine uyum sağlayan, derin bir dinleme yapmayı başaran yerli gelenekler olduğunu söylüyor; "İnsan dışı sesin uçsuz bucaksız yeni dünyalarını açan, bu sesin şifresini yapay zeka ile çözen dijital dinlemeyi derin dinlemeyle birleştirebilirsek büyük bir keşif yapmış olacağız. Ve bu keyfin eşiğinde olduğumuza inanıyorum."Dijital biyoakustik ile ilgilenen bilim insanları Kuzey Kutbu'ndan Amazon'a kadar pek çok yere minyatür mikrofonlara benzeyen çok küçük, taşınabilir, dijital kayıt cihazları yerleştirdi. Bu dev veri yapay zeka yardımıyla deşifre edilmeye çalışılıyor.İki bilim insanı Yossi Yovel ve Gerry Carter'ın yarasalarla ilgili çalışması ise büyüleyici. Bir ses tanıma programı ve algoritmayla yarasaların seslerini sınıflandırmayı başardılar. İki yarasanın yemek için kavga ettiğini, cinsiyet ayrımı yapabildiğini çözdüler. Anne yarasalar bebekleriyle 'anne dili' eşiğinde konuşuyor. Bildiğimiz gibi 'insan anne'ler bebekleriyle konuşurken seslerinin perdesini yükseltiyor, anne yarasalar ise ses perdesini alçaltıyor.Titreşimsel ve konumsal arı iletişimini inceleyen Tim Landgarf yapay zeka yardımıyla bal arılarının dilini çözmeye yaklaştı. Şimdilik belirli sinyalleri olduğunu buldular. Örneğin birbirleri arasında 'sus', 'dur', 'tehlike' sinyalleri var. Bu bilgi Robobee adlı bir robota kodlandı. Bu robotun amacı arıların itaat edeceği komutları yaymak...Tüm gelişmeler birçok felsefi ve etik sorunu da gündeme getirecek elbette. Kedi ve köpeğimizle sohbet etmekten uzak gibiyiz ama belki bir gün... Ben evdeki kedimizle iletişim kurabildiğime inanıyorum şimdilik bu da bana yetiyor!ŞAHSEN BU HABERLERE 'İKNA' OLDUM!Aklı başında, okur yazar hatta iyi bir entelektüel olarak bildiğimiz insanlar bile haberlerin hızla yayıldığı hiper dünyada dolanan yalan haberlere inanabiliyor. Aslında bu tuzağa hepimiz düşebiliriz (evet birkaç kez ben de düştüm.)Yalan haberlerin sosyal medyada yayılmasıyla ilgili geniş bir yazı yazmıştım birkaç hafta önce. Ama 'bir bitmediniz ya.' Bazıları öyle de mantıklı geliyor ki...Yanlış haberin, yanlış bilginin yayılması çok basit aslında. İngiltere'de kısa bir süre önce yapılan bir ankete göre İngilizlerin yüzde 65'i sahte haberlerin yayılmasından endişe duyuyor. Neredeyse dörtte biri her hafta 'yalan haberlere' maruz kaldığını söylüyor. Yeterince fazla insan yalan haberi paylaşıyorsa o haber doğru kabul edilebiliyor. Hadi bazıları türlü türlü şakalar, komiklikler diye kabul edilebilir ama kişilerin inançlarını, görüşlerini etkiliyorsa işte orada ciddi bir sorun var. İnternet bağlantısı olan herkes bu konuda potansiyel bir hedef. Özellikle sosyal medyadaki gönderiler hızla yayıldığı için teyit etmek de zor olabiliyor. Neye, nasıl güveneceğini herkes şaşırdı.'BADEM ANNELER' BİZİ BOZAR...Biz "tabağında tek lokma bırakmayacaksın, hatırım için bitir " diye büyütülen çocuklarız. Hele bir de pilav olayı vardır ki... "Bak kaç pirinç kalırsa o kadar çocuğun olur ona göre ha" derdi anneler. Ah ah kaç çocuk tıka basa doymuşken tabağındaki pirinçleri saymıştır kim bilir... Biz yemek yerken yemek konuşmayı başarabilen bir kültürden geliyoruz.Şimdi almond mom (badem anne) trendi çıktı diye bizim anneler bu akıma kendini kaptırır mı bilemem ama bir çılgınlık başlamış ki sormayın...Geçen hafta ABD'li ünlü oyuncu Gwyneth Paltrow bir röportaj verdi ortalık yıkıldı. Badem anne kavramını ben de bu röportaj sayesinde öğrendim.Paltrow aralıklı oruç tutuyormuş! Kabul, sağlıksız olduğunu söylemiyor uzmanlar. Tabii özel bir sağlık durumunuz yoksa...Kan şekerini yükseltmemek için 12'ye kadar bir şey yemediğini, sadece kahve içtiğini söylüyor. Etrafımda bunu yapan çok arkadaşım var. Öğlen yemeğinde kemik suyu içiyormuş Paltrow. Günün büyük bir bölümünde boğazından katı bir şey geçmiyor, akşamları biraz sebze o kadar. Her gün bir saat spor yapıyor, 30 dakika da kızılötesi ışınların olduğu saunaya gidiyormuş. Daha da ilginci serum tutkunuymuş. Vitaminlerini serumla almaya bayılıyormuş. Çocuklarının da benzer şekilde beslenmesini istiyormuş. Yahu kadın bildiğiniz aç, çocuklarını da aç bırakacak.Gwyneth Paltrow, röportaj yayınlandıktan sonra sosyal medya üzerinden topa tutuldu. "Badem anne" suçlamasına maruz kaldı. Yalan yok ben de oradan gördüm badem anne diye bir şeyin varlığını.... Badem anne; çocuklarına fit bir görünüme