Şems Baba'nın vuslatı

Münevver, mütefekkir, entelektüel, seyyah, ressam, fotoğraf sanatçısı, yönetmen, yazar ve bunların hepsine öz rengini katan mütevazı bir derviş... Şems Friedlander, dostlarının söyleyişiyle Şems Baba da Hakk'a yürüdü, vuslata erdi. Menzili mübarek olsun, makamı âli buyrulsun. Şems Baba'nın bir ömür süren manevi yürüyüşünün izlerini takip edebileceğimiz üç kitabı var Türkçe'de. 'Kış Hasadı', 'Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına' ve 'Mevlana Celaleddin Rumi'nin Unutulmuş Mesajı'... Sevgili Ömer Çolakoğlu'nun incelikle çevirdiği bu kitapların herkese açacağı çok derin manalar ve güzellikler var. Bir girizgah olsun diye aktardığım şu satırlar ''Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına' kitabından: "İçinde yaşadığımız bu beden hem bir krallık hem de mezardır. Kalbin yaşadığı bir krallık olan bu mekan, ruhumuzun da mezarıdır. Kalbimize Allah'ı bilmek için manevi bir yetenek bahşedilmiştir. Vücudumuzla dünyayı tecrübe eder, çölde ilerleyen bir yolcu gibi bu dünyanın içinden geçeriz; kimse burada kalmaz. Vakti geldiğinde bütün peygamberler ve ilahi lütufla ilme mazhar olmuş kimseler, makam, derece ve başarılarına bakılmaksızın göçecekler; Yaratan onları isteseler de istemeseler de öldürecek. Bizi buraya getiren güç buradan götürecektir. Allah'ın bu gücü bizi sadece yaratmadı. Kadın erkek veya bir çiçek olsun, sevdiğimiz herkes ve her şey O'nun mahlukudur.Tasavvufu anlayabilmek için öncelikle yeri, göğü ve arasındaki her şeyi yaratan Allah'ın bizi de yarattığını anlamamız gerek. Eğer Allah'ın her birimizi yarattığını kavrayıp kabul edebilirsek, o zaman bu gezegendeki herkesi yarattığını da biliriz. Biz sadece öylesine olmuş bitmiş bir şey değiliz; her birimiz birer mucizeyiz. Eğer bunu anlasaydık, varlığımızı da bu derece kanıksamazdık.Bu vücut dünya gibidir. Kemiklerimiz dağlar, karnımız deniz, etimiz toz ve çamur gibidir. Uzayan saçlarımız bitkiler ve uzamasına imkan tanıyan tenimiz ekilebilir topraklar gibidir. Saçlarımızın olmadığı yerlerimiz de ekime müsait olmayan tuzlu topraklara benzer. Üzüntümüz karanlık, sevincimiz gün ışığı gibidir. Uyku ölümün kardeşidir. Çocukluğumuz ilkbahar, gençliğimiz yaz, olgun yaşlarımız sonbahar ve yaşlılığımız kış gibidir. Bütün hareketimiz gökteki yıldızların hareketine benzer.Kendimizi hareketlerimizi incelemeliyiz. Eğer bu vücut mülkünü idare eden şey, öfke ise bunu bilip anlayabilmemiz lazım... Eğer tembellik ön saflarda yerini alırsa onun farkında olmalıyız. Ayrıca hile ve dedikodu da bu mülkün başına geçebilir. Bütün bu özellikleri içimizde