Metnin silikleşmesi

İletişim araçlarının çoğalıp çeşitlenmesiyle yazarlar, şairler, yazılı eser ortaya koyan kalem erbabı daha fazla göz önüne gelir oldu. Eski zamanların aksine şimdi okuduğumuz metinleri kaleme alan isimlerin fiziksel görünümlerini, simalarını da biliyoruz. Bir çok yerde onlarla karşılaşma imkanımız var; fuarlarda, düzenlenen farklı etkinliklerde onlarla bizzat tanışma imkanımız da var. Hal böyle olunca, yazı erbabının tanınırlığı da arttı doğal olarak. Yayıncılık sektörü de bunun farkında ve bunu stratejilerine yansıtıyor. Adını böyle koymayı çok istemesek de; medyanın genel olarak kültüre ve edebiyata yaklaşımı, yeni sosyal mecralar ve kanallar, metin sahiplerini kendiliğinden pr (açılımı public relations, yani halkla ilişkiler) imkanlarıyla buluşturdu. Görünen o ki, bu yeni imkandan genel olarak bir memnuniyet de var. Yayın sektörünün etki alanını genişleten, kitap, dergi ve sair matbu ürünlerin tirajını geliştiren bu yeni düzenden şikayet etmek için ortada pek bir sebep yokmuş gibi görünüyor. Yayıncı da, yazar da, okur da durumdan memnunsa, geriye söylenecek bir şey kalıyor muAkıntının tersine kürek çektiğimi biliyor olsam da, benim söylemek istediğim bir şey var. Daha doğrusu bu gidişat içinde, beni gittikçe daha çok rahatsız etmeye başlayan bir şeyi buraya not etmek istiyorum. Yazarların ve dolayısıyla metinlerin (kitaplar, dergiler, yazarlı sair eserlerin tamamını kastediyorum) daha fazla tanınır, bilinir olmasına elbette itirazım yok. Ancak bana öyle geliyor ki, bütün bu tanınma-bilinme gayret ve faaliyetleri, yapıları gereği giderek öyle profesyonel bir hale geliyor, öyle kurgusallaşıyor ki, imajlar metinleri arka plana iter, gölgeler hale geliyor. Pırıltılı izahlar, göze sokulan vurgular, metni teorik bir zeminde konumlandırma çabaları, sanki metnin özgün sesini, kendiliğindenliğini, eser sahiplerinin zihinsel ve duygusal özgürlüğünü etkiler, dönüştürür ve nihayet örseler hale geliyor.Bu durum, böyle şeylerden pek de hazzetmediğim için bana mı öyle geliyor, yoksa böyle bir şey gerçekten var mı Elbette tartışmaya açık bir mesele bu! Söylediklerime katılmayanlar ve kaygılarımı yersiz bulanlar elbette çıkacaktır. Yine de meseleyi bir düşünmemiz, gidişatın bütün yönleriyle birlikte bir muhasebesini yapmamız gerektiğini söylemekte ısrar edeceğim.Bunu yapmak için kendimce bazı sebeplerim var çünkü.Yazarlarının göz önünde olduğu pek çok kitabın, satış ve okunma rakamları ne olursa olsun, yeterince esastan okunduğu, metinlerinin taşıdığı özgün muhtevanın gerçekten farkına varıldığı kanaatinde değilim. Dergilerde yazılıp çizilen her türden metnin arasında,